Son duşun, son giysin, son yolculuğun

Bir gün… Sana ait olmayan bir duşun altında yıkanacaksın.

Ne suyun sıcaklığını hissedeceksin, ne de tenine dokunan elleri. Çünkü o suyu döken, seni temizleyen gassal olacak. Senin değil, başkasının çevirdiği bir beden… Kolların hareketsiz, gözlerin kapalı, dilden hiçbir kelime dökülmeyecek.

O gün, aldığın son duş gassalin duşu olacak.

Rabbimiz buyuruyor:

"Her nefis ölümü tadacaktır." (Âl-i İmrân 185)

Bu ayetin gerçeği, gassalin avuçlarından süzülen suyla teninde tecelli edecek.

Bir gün… Dolabındaki hiçbir kıyafeti giyemeyeceksin. Kumaşını seçemeyecek, rengine bakamayacaksın. Çünkü sana giydirilecek son elbise, tek tip, tek renk, üç parça beyaz bezden ibaret kefen olacak.

Ne beden hatlarını gösterecek, ne markası olacak, ne de modası.

Milyon kazansan da, yıllarca biriktirsen de son giysin kefendir.

Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:

"Kul öldüğünde üç şey onu takip eder: Ailesi, malı, ameli. İkisi geri döner, biri kalır. Ailesi ve malı döner, ameli onunla kalır." (Buhârî – Müslim)

Kefeninle girdiğin kabirde seninle kalacak tek şey işte bu: amelindir.

Ve bir gün… Bineceğin son araç ne makam arabası olacak ne de övündüğün bir model.

O gün seni taşıyan, sessiz, sade, soğuk bir cenaze aracı olacak. Direksiyonunda başkası, içinde sen…

Hiç konuşmayacaksın, hiç bakamayacaksın, hiç seçemeyeceksin.

Seni o araca bırakanlar geri dönecek; sen ise kabre adım atacaksın.

Rasûlullah (s.a.v.) buyurur:

"Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın." (Tirmizî)

Cenaze arabasının her adımı, dünyaya ait bütün lezzetlerin bittiğini ilan eden bir çağrıdır aslında.

Bugün yaşadığımız hayat… Bir yanılsama kadar geçici.

Ne kadar ertelesek de ölüm ertelenmiyor.

Ne kadar unutsak da o bizi hiç unutmuyor.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür; kim zerre kadar kötülük işlerse onu da görür." (Zilzâl 7-8)