Seyyidlik: Ayrıcalık mı, Sorumluluk mu

Kur'an-ı Kerim'de Peygamber hanımlarına yönelik şu ikaz dikkat çekicidir:

"Ey Peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa onun cezası iki kat olur. Bu Allah için kolaydır. Sizden kim de Allah'a ve Resulüne itaat eder, güzel işler yaparsa ona hak ettiği karşılığı iki kere veririz, ayrıca onun için değerli bir nasip de hazırlamışızdır." (Ahzâb, 30-31)

Bu ayetler, şunu net biçimde ortaya koyar: Peygamber'e yakınlık, ayrıcalık değil; ağır bir sorumluluktur. Yakınlık arttıkça hata daha büyük vebal doğurur, ihlaslı kulluk ise daha büyük mükâfat getirir.

Bugün ise toplumda "Ben seyyidim" diyerek soyundan ötürü övünen, fakat o şerefin yüklediği sorumluluğu taşımayan kimseler görüyoruz. Kimi, bu unvanla menfaat devşiriyor; kimi, halktan ayrıcalık bekliyor. Ama iş ahlaka, ibadete, ümmetin derdine sahip çıkmaya gelince ortada pek bir şey kalmıyor.

Kur'an'ın Hz. Nûh'a yaptığı şu ilahi ikazı hatırlayalım:

"Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun ameli salih değildir." (Hûd, 46)

Bu açıkça gösteriyor ki, soy tek başına değer değildir. Değer, iman ve salih amelle gelir. Eğer amel bozuksa, evlat bile evlatlıktan düşer. Öyleyse Peygamber'in gerçek evladı, Onun soyundan gelen değil; Onun yolundan gidendir.