Kur'ân'ın en sarsıcı uyarılarından biri şöyledir:
"Allah ve Resûlü herhangi bir konuda hüküm verdiklerinde, artık mümin bir erkek veya kadın için işlerinde tercih hakları yoktur. Allah'ın ve Resûlünün emrine itaat etmeyenler, doğru yoldan açıkça sapmışlardır." (Ahzâb, 36)
Bu ayet bize imanın özünü öğretir: Teslimiyet… Çünkü iman sadece bir kimlik beyanı, nüfus kâğıdında yazan bir aidiyet değil; Allah ve Resûlü'nün hükmüne gönülden boyun eğmektir.
Bugün birçok Müslüman, Allah'ın hükümlerini bildiği hâlde farklı tercihlere yöneliyor. Faiz haram kılındığı hâlde "ekonomi böyle" diyerek meşrulaştırıyor. Tesettür emredildiği hâlde "çağa uymuyor" diyerek hafife alıyor. Zina, kumar, içki yasaklandığı hâlde "kişisel özgürlük" adı altında normalleştiriliyor. Oysa mümin için özgürlük, Allah'ın hudutları içinde nefes almakla mümkündür; onun dışında kalan her şey esarettir.
Sahabe-i kiramın büyüklüğü, vahyin karşısında tercih hakkı aramamalarından geliyordu. "Allah ve Resûlü böyle buyurduysa, iş bitmiştir" diyorlardı. Onların izzeti, kayıtsız şartsız teslimiyetlerindeydi. Bugün bizler de aynı teslimiyeti göstermedikçe, ümmet olarak ayağa kalkmamız mümkün değildir.