Kabir Kapısına Kadar Süren Yarış!

"Elhâkümüt-tekâsür. Hattâ zürtümül-mekâbir."

"Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı."

Bir uyarı değil bu, bir tokat aslında…

Ama ne yazık ki biz bu tokadı her sabah duymazdan geliyoruz.

Dünya hırsı, servet sevdası, makam yarışı, konfor düşkünlüğü... Hepsi bir sis perdesi gibi gözlerimizin önüne çekilmiş; Gazze yanıyor, ama biz hâlâ "kahvem ılıdı" derdindeyiz.

Bugün ümmet, tarihin belki de en utanç verici sessizliğini yaşıyor.

Bir yanda bombalanan çocuklar, bir yanda markalı eşyalarının fotoğrafını paylaşan Müslümanlar…

Bir yanda açlıktan toprağa düşen bebekler, bir yanda sofralarında israfın sınırını zorlayanlar…

Evet, çoklukla övünme yarışı bizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.

Ama artık bu yarışın mezarlığı Gazze oldu!

Her füze düştüğünde sadece Filistinli bir çocuk değil, bizim insanlığımız da ölüyor.

Ama biz susuyoruz.

Aramızda "aman siyasete girmeyelim" diyenlerle dolu bir ümmet var.

Ne yazık ki bazı Arap liderler, petrol kokusuna secde eder olmuş;

bazı Müslümanlar, menfaatin önünde eğilmeyi ibadet sanıyor.

Ve bu sessizlik, işte tam da Tekâsür Suresi'nin anlattığı o oyalanmanın ta kendisi:

Vicdanın ölümüdür.

Yarışıyoruz:

Kim daha lüks yaşar, kim daha şatafatlı düğün yapar, kim daha pahalı araca biner…

Ama kim Allah için ayağa kalkar, kim mazluma el uzatır, kim adaletin yanında durur — orada yarış bitiyor.

Orada sessizlik başlıyor.

Kabir sessizliği gibi…

Oysa biz unuttuk:

Bir gün o kabir toprağının altına girdiğimizde, sorulacak tek şey şu olacak: