İnsanın Dışı, İçinin Aynasıdır

İnsan ne yediyse ağzı onu kokar, ne okuduysa da ağzı onu konuşur. Kimi bilgisini, kimi cehaletini, kimi sevgisini, kimi de kinini… Çünkü ağız, kalbin tercümanıdır. Kalpte ne varsa, dil onu dışa vurur.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"De ki: Herkes kendi karakterine göre davranır. Rabbin kimin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir."

(İsrâ Suresi, 84)

Yani insanın dışa yansıttığı her hâl, iç dünyasının bir yansımasıdır. Kalbi bozuk olanın dili de zehir saçar; kalbi temiz olanın sözü de bal misali tatlı olur.

Bugün öyle bir çağda yaşıyoruz ki, süslenen kelimeler, markalı kıyafetler, yapmacık gülüşler içi boş ruhları gizlemeye çalışıyor. Oysa hiçbir kıyafet, fakir bir ruhu zengin gösteremez; hiçbir servet de cahilliği örtbas edemez. Çünkü gerçek zenginlik, kalpteki iman ve ilimdedir.

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

"Allah, sizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir."

(Mücadele Suresi, 11)

Bir insanın konuşmasından, davranışından, hatta bir bakışından bile iç âlemi anlaşılır. Mevlânâ'nın dediği gibi:

"Testinin dışına sızan, içinde olandır."

Eğer testinin içinde bal varsa dışı da mis gibi kokar; ama içinde zehir varsa, ne kadar süslenirse süslensin o koku yayılır dışarıya.

Bugün toplumda nice insanlar görüyoruz: dışı pırıl pırıl, ama kalbi pas tutmuş… İçi kinle, kibirle, gösterişle dolu. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:

"Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve amellerinize bakar."

(Müslim, Birr 33)

İşte bu yüzden insanın değeri elbisesinde değil, kalbindedir. Çünkü elbise çıkar, mal biter, makam geçer… ama kalpteki iman, edep ve ilim kalıcıdır. Bir mü'minin güzelliği yüzünde değil, ahlakındadır.