İman, Kan Bağını Aşar

(Tahrîm Sûresi'nden İbretler)

Kur'ân-ı Kerîm, iman ile küfür arasındaki derin farkı bazen aynı çatı altında yaşayan insanların hikâyesiyle anlatır. Tahrîm Sûresi'nin 10. ayetinde, iki peygamberin eşlerinden söz edilir: Nûh'un ve Lût'un eşleri. Onlar, peygamber gibi kutlu elçilerle aynı sofraya oturmuş, aynı yastığa baş koymuşlardı. Fakat gönülleri, iman nuruna kapalıydı. Ayet şöyle der:

"Allah inkâr edenlere, Nûh'un karısını ve Lût'un karısını misal verdi. İkisi de kullarımızdan iki salih kişinin nikâhı altındaydı. Onlara hainlik ettiler, kocaları Allah'a karşı kendilerini savunamadı. Onlara 'Haydi, ateşe girenlerle beraber girin!' denildi." (Tahrîm, 10)

Bu ayet bize, imanın soy bağı, evlilik bağı, makam veya yakınlık ile kazanılmadığını; kalpte yerleşen samimiyet ve teslimiyetle kazanıldığını öğretir. Bir peygamberin eşi olmak, cehennemden korumaya yetmediği gibi, bir müminin ailesinden gelen küfür mirası da cennetin kapısını kapatamaz.

Ve aynı sûrede, 12. ayette, iman ve iffet timsali bir kadının, Meryem'in adı anılır:

"İffetini koruyan İmrân kızı Meryem'i de (Allah müminlere) misal gösterdi. Biz ona ruhumuzdan üfledik, Rabbinin sözlerini ve kitaplarını doğruladı, gönülden itaat edenlerden oldu." (Tahrîm, 12)

Meryem'in hikâyesi, tek başına, desteksiz, fakat imanla dimdik duran bir kulun zaferidir. Ne bir koca desteği ne de bir toplumsal kabul vardı yanında. Ama o, Allah'ın nazarında iffet ve teslimiyetin zirvesine ulaştı.