Dünyanın dört bir yanında insanlar aynı şeyi arıyor: huzur.
Kimi bankalarda saklıyor aradığını, kimi kasalarda, kimi yüksek binalarda ya da makam odalarında. Kimisi eğlence ışıkları altında, kimisi kumar masalarında, kimisi haram sofralarında arıyor huzuru. Oysa bir hakikat var ki toplum olarak her geçen gün huzurdan biraz daha uzaklaşıyoruz:
Huzur parada değil, malda mülkte değil, makamda mevkide değil; huzur İslam'dadır. Çünkü Allah Teâlâ buyuruyor:
"Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd, 28)
Kalbi Allah'tan uzak olanın cebi dolu olsa neye yarar
Gönlü çorak olanın evi saray olsa ne fayda
Ruhu aç olanın bedeni şenlikte olsa, içi karanlık kaldıkça hangi ışık aydınlatır
Bugün nice insan içki kadehinde teselli, kumar masasında şans, haram ilişkilerde heyecan arıyor. Fakat her defasında hüsranla dönüyor. Çünkü Cenâb-ı Hak buyuruyor:
"Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, ona sıkıntılı bir hayat vardır." (Tâhâ, 124)
Bundan daha açık ne olabilir
Huzuru haramda arayana huzur haram olur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Gerçek zenginlik mal çokluğu değildir; gerçek zenginlik kalbin zenginliğidir." (Buhârî, Müslim)
Bugün toplum olarak kaybettiğimiz tam da budur:
Kalbin zenginliği.
Gözümüzü doyurduk, gönlümüzü aç bıraktık.
Evler büyüdü, huzur küçüldü.
Eşyalara değer verdik, insanları kırdık.
Dünyaya bağlandık, ahireti unuttuk.
Oysa insanın içindeki fıtrat her zaman doğruyu haykırır:
Kalp, Yaradan'ını anmadan sükûna ermez.
Ruh, harama bulaşınca daralır.

15