Gazze Asâyı Kaldıracak Musa'yı Bekliyor

Önlerinde deniz, arkalarında Firavun'un ordusu… Gazze bugün, tarihin en ibretlik sahnelerinden birini yeniden yaşıyor. Musa (aleyhisselam) ve kavminin çaresizce sıkıştığı o an, bu çağda yeniden karşımızda duruyor. Firavun'un zulmü farklı isimler altında sürüyor; ama mazlumların imtihanı hep aynı kalıyor.

Gazze, denizin kıyısında çadırların gölgesinde yaşarken, her bomba sesi, her yıkılan ev, her ağlayan çocuk aslında bir hakikati haykırıyor: "Biz Musa'mızı bekliyoruz. O asâyı kaldıracak eli bekliyoruz." Çünkü bilirler ki, Allah'ın yardımı yakın, ama onun gelişine vesile olacak bir kıyam, bir diriliş, bir cesaret lazım.

Bugün Gazze'nin önünde sadece deniz değil, çaresizlik de var. Arkasında sadece düşman ordusu değil, ümmetin sessizliği de var. İşte asıl acı olan budur. Mazlum çocuklar gözyaşlarını gökyüzüne yükseltirken, ümmetin milyonları sessizliğin karanlığına gömülüyor. Oysa Firavun'un zulmü denizi yaracak bir imanı bekler; o asa bir gün mutlaka kalkar ama ya ümmet, ya biz, o kıyamın neresinde olacağız

Ve liderler… Dün Firavun'un sarayında Musa'ya karşı duran sihirbazlar vardı, bugün ümmetin saraylarında zalimlerle aynı sofraya oturan işbirlikçiler var. Gazze ateş altındayken, onlar hâlâ kendi iktidarlarının, hazinelerinin, saraylarının peşindeler. Zulme karşı tek kelime etmeyen diller, tarihin en ağır vebalini yükleniyor.

Allah Azze ve Celle, bize Musa kıssasıyla bir hakikati tekrar tekrar gösteriyor: Zulüm ne kadar güçlü görünürse görünsün, Allah'ın yardımı ondan da güçlüdür. Deniz yarılır, Firavun boğulur, mazlum kurtulur. Ama o yardım, yalnızca asâyı kaldıranların yanındadır.