Bir Zamanlar Seni Taşıyan Eller

Bir zamanlar seni taşıyan eller vardı…

Titremeden, yorulmadan, şikâyet etmeden…

Bir annenin elleri — sabırla, şefkatle, yorgunluğun en derin hâlinde bile seni hayata tutan o sıcak eller…

Ve bir babanın elleri — nasır tutmuş, soğukta çatlamış ama seni korumaktan asla vazgeçmemiş…

Rabbimiz buyurur: "Biz insana, ana ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı… Bana ve ana babana şükret; dönüş Banadır."

İşte bu ayet, insanın özünü hatırlatır: Nereden geldiğini, kime borçlu olduğunu ve sonunda nereye döneceğini…

Ama çağımızın insanı, bu borcu unuttu.

Kendi elleriyle büyüdüğünü sananlar, aslında bir zamanlar o ellerle taşındığını unutuyor.

Bir lokma uğruna uykusuz kalan anneyi, bir gülüş uğruna dünyayı göze alan babayı artık "yaşlı" diye bir kenara itiyoruz.

Telefonların, meşguliyetlerin, çıkarların arasında kaybolan kalpler, en haklı borçlarını bile ödeyemez hâle geldi.

Oysa anne-baba yaşlandığında çocuklaşır.

Yürüyüşleri yavaşlar, cümleleri karışır, elleri titrer…

Ama unutma: o eller bir zamanlar senin ellerini tutuyordu.

O titreyen ses, bir zamanlar sana "aferin" diyordu.

Şimdi senin sıran geldi; o sevgiyle büyütülen elleri tutma, o dualı başları okşama zamanı.

Rabbimiz "öf bile deme" diyerek ölçüyü koymuş.