Kur'an, insanın iç dünyasında olup biteni en iyi anlatan kitap… Ve bazen öyle bir ayet gelir ki, sanki bugün inmiş gibi yüreklerimizi sarsar. "Sonra bunların ardından artık namazı kılmayan ve nefsânî arzulara uyan bir nesil geldi. Bunlar elbette azgınlıklarının cezasını bulacaklardır." Ayet böyle diyor… Asırlar öncesinden bugünü anlatıyor.
Bugün sokaklarda, ekranlarda, sosyal medyada dolaşan görüntülere bir bakın. Gözler namazı değil, dünyayı arıyor. Kulağa ezan değil, hevesin sesi daha tatlı geliyor. Kalp, Rabbine secde etmeyi ağır bulan bir uyuşukluğa gömülmüş durumda. Çünkü heveslerin çekim gücü, ihmal edilmiş bir imanın yerini hızla dolduruyor.
Bir nesil büyüyor… Ama secdenin ağırlığını değil, ekranların ışığını taşıyor. Bir nesil yürüyor… Ama kıbleye değil, nefsin çağrısına koşuyor. Bir nesil susuyor… Ama Kur'an'ın sesine değil, dünyanın gürültüsüne kulak veriyor.
Oysa namaz sadece bir ibadet değil; insanın hayatla, ruhla, Rabb'iyle kurduğu bağdır. Namazı kaybettiğinde sadece bir farzı değil, hayatın direğini kaybedersin. Toplum namazı terk ettiğinde, sarsılan direklerin altında aile çöker, ahlak çöker, huzur çöker. Ayet boşuna "nefsânî arzulara uydular" demiyor. Çünkü namazdan uzaklaşan kalp, mutlaka başka bir şeye secde eder: paraya, şöhrete, şehvete, benliğe…
Ve sonuç Ayetin ifadesiyle: Azgınlık.
Ahlak sınırlarının silindiği, merhametin zayıfladığı, adaletin örselendiği, edebin unutulduğu bir toplum… Bugün yaşadığımız manzara tam da budur. İnsanlar ruhlarını doyurmadan bedenlerini şımartıyor; kalpler çorak, gözler susuz…

19