Bir yanda bombaların gölgesinde açlıkla hayata tutunmaya çalışan Gazzeli kardeşlerimiz…
Diğer yanda savaşın ve kıtlığın ortasında var olma mücadelesi veren Sudanlı mazlumlar…
İki coğrafya, iki yara, ama aynı çığlık: "Nerede insanlık"
Gazze'de gökyüzü ölüm yağdırıyor, Sudan'da toprak açlıktan kavruluyor.
Birinin üstüne bomba düşüyor, diğerinin önüne lokma düşmüyor.
Ve bu iki acı, ümmetin yüreğinde aynı anda yankılanıyor.
Ama ne yazık ki, bu yankıya karşılık verecek bir ses, bir direniş, bir irade kalmadı.
Artık acılarımıza bile alıştık.
Zulüm sıradanlaştı, mazlumun feryadı sessizliğe gömüldü.
Ekranlardan izliyoruz, dua ediyoruz belki, ama vicdanlarımız hareketsiz.
Ümmet, bir zamanlar kalbi birlikte atan bir bedendi; bugün o kalp ritmini kaybetmiş bir beden gibi.
Gazze bombalanırken dünya sessiz.
Sudan yanarken İslam ülkeleri sadece "derin üzüntü" bildiriyor.
Petrolü için sıraya girenler, mazlumun gözyaşı için suskun.
Oysa her sessizlik, zalimin cesaretidir; her suskunluk, yeni bir kanın davetiyesidir.
Batı, yine aynı oyunu oynuyor: böl, çatıştır, sömür.
Ama asıl acı olan, bu oyunun sahnesinin bizim coğrafyamız olması.
Yıllardır değişmeyen bir senaryo izliyoruz — aktörleri biz, yönetmeni onlar.
Ve biz hâlâ anlamıyoruz: Birlik olmadan, adalet olmadan, direniş olmadan özgürlük olmaz.

17