Kur'an-ı Kerim, imanı yalnız dil ile söylemekten ibaret bir beyan değil, kalpte kök salan bir teslimiyet olarak tanımlar. Haşr Suresi'nin son ayetinde Rabbimiz buyuruyor:
"Allah'a ve âhiret gününe iman eden bir topluluğun, Allah'a ve peygamberine düşmanlık eden kimselere—babaları, oğulları, kardeşleri yahut diğer akrabaları da olsa—sevgiyle bağlandıklarını göremezsin..."
Bu ayet, müminliğin bedelini ve vakarını hatırlatan sarsıcı bir ölçüdür. Çünkü burada imanın özü anlatılır: Allah'tan yana olmak!
Bugün "iman ettim" diyen çok, ama Allah'ın safında dimdik duran kaç kişi var Menfaatin, çıkarın, makamın, dostlukların veya akrabalık bağlarının hatırına Allah'ın hükmünden taviz vermeyen kaç yürek kaldı Ayet bize, imanla duygular arasında bile çizgi çeken bir duruşu öğretiyor. Çünkü Allah'a iman, kimi zaman en sevdiklerinden bile yüz çevirecek kadar güçlü bir sadakat ister.
Gerçek mümin, ölçüsünü insanların rızasından değil, Allah'ın rızasından alır. Eğer Allah'ın düşmanı bir düşünceye, bir sisteme, bir düzene gönül veriyorsak; imanımızın ne kadar sağlam olduğunu sorgulamak zorundayız. Zira Rabbimiz "Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır" buyurarak, bu teslimiyetin sonunda kazanılacak büyük mükâfatı müjdeler: razı olunan bir kulluk ve ebedî bir cennet.
İman, sadece namazla, oruçla, sözle değil; safını belli etmekle tamamlanır. Bugün dünyada zulüm kol geziyorsa, mazlumun gözyaşı dinmiyorsa, bunun en büyük sebeplerinden biri müminlerin saflarını karıştırmış olmalarıdır. Mümin, zalimin sofrasında yer bulamaz; zalimin zulmüne sessiz kalamaz; Allah'ın düşmanına gülümseyemez.

17