1925…
Hani'li Salih Efendi darağacına yürürken yalnız bir insan değildi; bir hafızanın, bir medeniyetin, altı asırlık irfanın temsilcisiydi.
Ayaklarının altında ölümün gölgesi dolaşsa da yüzünde tek bir titreme yoktu. Çünkü o, korkuyu aşmış bir yüreğin, ilme adanmış bir ömrün sahibiydi.
Mahkeme salonunda hâkim şaşkınlıkla soruyordu:
"Nerede tahsil ettiniz"
— Hani'de.
"Ne tahsil ettiniz"
— Ulum-ı Arabiye, Ulum-ı diniye-i âliye…
"Hangi lisanları biliyorsunuz"
Ve Salih Efendi büyük bir vakar içinde sıralıyordu:
Türkçe, Arapça, Farsça, Kurmanca, Zazaca, Fransızca…
Hâkim şaşırmıştı.
— Fransızca da mı biliyorsunuz
— Gülistan'ı Fransızcaya tercüme ettim.
— İngilizce biliyor musunuz
— Biraz… Ermeni muallimlerinden okudum.
İşte "gerici" diye asılan adamın seviyesine bakın!
Bugün bu çapta bir münevveri kaç üniversitenin kadrosunda bulabilirsiniz
Altı dil bilen, klasik eserleri tercüme eden, din ve beşerî ilimlerde mütehassıs kaç kişi gösterebiliriz
Fakat o devrin karanlığı bu aydınlığı söndürmekte tereddüt etmedi.
Sadece onu değil; onun gibi yüzlerce İslam Âlimini, Anadolu'nun ilim damarını oluşturan yüzlerce münevveri aynı zulmün kıyısında yok ettiler.
Sonra da bir milletin önüne "ilericilik" diye cehaleti süslediler.
Ama Salih Efendi sadece bir ilim adamı değildi; aynı zamanda bir iman abidesiydi.
İdam edileceği son dakikada bile arkadaşlarına moral veriyor, "dik durun, korkmayın" diyordu.
İdam sehpasına giderken okuduğu şu beyitler ise, onun ruh büyüklüğünün en berrak aynasıdır:
Gerçi enzâr-ı ahibbâdan dahi dûr olmuşuz
Rahmet-i Mevlâ'ya yaklaşmakla mesrur olmuşuz
Bu dünyada müflis u harâb-hâne olduksa da
Bu harâbât ile biz, ma'nada ma'mûr olmuşuz
Kul bizi zulmen mücâzât etse pervâ etmeyiz
Şüphemiz yoktur ki, İndellah'da me'cûr olmuşuz
Ehl-i Hakk'ız korkmayız i'dâmîden berdârîden
Çünki, te'yîd-i İlâhî ile mansûr olmuşuz
Sâlihim, ehl-i salâhım Dîn'e cân kıldım fedâ
Lutf-i Hakk'la teşnegâna âb-ı Kevser olmuşuz.
Bu mısralar, bir idam meydanında bile ruhunu teslim etmeyen bir müminin, bir âlimin, bir gönül yiğidinin sedasıdır.

14