ABD, İsrail'e köle midir

Bu soru artık provokatif değil, zorunlu bir sorudur. Çünkü ABD'nin İsrail karşısındaki tutumu müttefiklik sınırlarını çoktan aşmış, itaat ve bağımlılık çizgisine dayanmıştır. Donald Trump'ın Golan Tepeleri'ni "kendi imzasıyla" İsrail'e verdiğini gururla anlatması, üstelik bunu uluslararası hukuku hiçe sayarak yapması, bu soruyu sormayı mecbur kılıyor: ABD süper güç mü, yoksa İsrail'in emir eri mi

Trump, İsrail'in en fanatik savunucularını bile şaşırttığını söylerken farkında olmadan bir gerçeği itiraf etti. ABD başkanları, İsrail söz konusu olduğunda şaşırtmak için değil, yaranmak için karar alıyor. Çünkü Washington'da İsrail'e karşı "hayır" demek, siyasi intihar sayılıyor.

Kölelik mecaz mı, gerçek mi

Normalde bir devlet başka bir devletin işgalini tanımaz. Hele bu işgal, BM kararlarıyla açıkça gayrimeşru ilan edilmişse. Ama ABD bunu yaptı. Hem de utanmadan. Demek ki burada bir eşitlik yok. Efendi–köle ilişkisi var. Efendi talep ediyor, köle imzalıyor.

Trump'ın Golan'ı "trilyonlarca dolar değerinde" diye pazarlaması ise bu bağımlılığın ekonomik boyutunu ele veriyor. Toprak, halk, tarih, hukuk… Bunların hiçbiri önemli değil. Önemli olan İsrail'in çıkarı ve o çıkar uğruna ABD'nin kendi hukukunu bile feda edebilmesi.

ABD neden bu kadar çaresiz

Çünkü İsrail lobileri ABD siyasetinin sinir uçlarına işlemiş durumda. Kongre, medya, sermaye, seçim kampanyaları… Bir ABD başkanı İsrail'e mesafe koymaya kalktığında karşısına sadece Tel Aviv değil, Washington'un içinden yükselen bir duvar çıkıyor. Trump da bu duvara çarpmamak için eğildi. Eğildikçe küçüldü.

Güçlü lider imajı çizen Trump, İsrail karşısında en güçsüz başkanlardan biri olarak tarihe geçti. Bu bir tercihten çok, bir mecburiyetti. Köle, efendisine karşı özgür değildir.