İran hangi bedeli ödüyor!

Obama döneminde şımartılan İran zor günler yaşıyor. Hıristiyan-Yahudi ittifakının her geçen gün çemberi daraltarak yürüttüğü operasyon, sözüm ona İslam davasındaki sahtekârlara büyük darbe vurdu. Daha ilk anlarda üst seviyede kim varsa öldürüldü. Bunu kem kümle geçiştiremezlerdi. Aynıyla cevap vermemeleri durumunda rejimleri kısa zamanda çökerdi. Bunu bildikleri için ellerinden geleni yapıyorlar.

İsrail'in İran'a saldırması ile birlikte Hamas önde gelenleri de peş peşe açıklamalar yaptılar. Açıklamada"İran bugün Filistin'e ve direnişe verdiği kararlı desteğin ve bağımsız millîduruşunun bedelini ödüyor"ifadeleri yer alıyordu. Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları'nın sözcüsü Ebu Ubeyde de Telegram'da yaptığı paylaşımda, Hamas'ın bu çatışmada İran'ın yanında duracağını ifade etti. Şu açıklamalar, Siyonist rejimin kendilerine verdiği korkunç zararların etkisiyle yapılmış olabilir. Ancak dikkatli düşünüldüğünde gerçeği ifadeden çok uzak talihsiz beyanlardır. Zira İran'ın varlık sebebi asırlardır Ehl-i sünnet düşmanlığıdır. Son 30 yılda Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, Somali'de kurdurduğu terör örgütleri ile Ehl-i sünnet Müslümanları katledip durdu. Hamas'ı İsrail ile açıkça çatışmaya ittiği hâlde aradan bir buçuk sene geçtiği hâlde İsrail'e bir füze fırlatmadı. Hatta Hamas'ın Başkanı İsmail Haniye'yi Tahran'da açıkça Mossad'a katlettirdi!..Yine en küçük bir tavır göstermedi. Şimdi İsrail'den üzerine füzeler yağarken mi Hamas'a yardımın bedelini ödüyor. Öyle olmuş olsaydı İsrail bunu gerekçe olarak gösterirdi. Hâlbuki İsrail'in gerekçesinde buna dair en ufak bir ima dahi bulunmuyor.

Dolayısıyla İran, yıllardır yaptıklarının bedelini ödüyor. Ehl-i sünnet düşmanlığı onun en önemli tarihîkimliğidir. İran ihaneti olmasaydı Osmanlı orduları Viyana'yı aşmış, kuzeyden Cebel-i Tarık'a kadar ilerlemişti. Bu sayede nice küfür dolu kalp seve seve din-i mübin-i İslâm'la şereflenmiş olacaktı.Şah İsmail ve arkasındaki gözü dönmüşler hem Avrupa'nın fethine mâni oldu hem Ehl-i sünnet olan İran'ı Şiileştirdi!Bu esnada Sünni bölgelerde akılalmaz katliamlara imza attılar. İnşallah bir yazımızda bu katliamlara değiniriz...

Zarar bununla kalmıyordu. Doğu'dan emin olan Osmanlı sadece Batı'da değil, Afrika'da da daha fazlasını yapardı. Mombasa'da takılıp kalmaz, muhtemelen en güneye inerdi. Tabii kıt'anın güneyine inip batısına yol almamak düşünülemezdi. Yine okyanuslar ötesi nice adımlar atılabilirdi. Bütün bunlar İran'ın Osmanlıyı bir hiç uğruna asırlarca oyalaması sebebiyle gerçekleşemedi.

Rusların kuzeyde adım adım ilerlemesi de bu vasatta mümkün oldu. İran deyip geçmeyin. O yıllarda Osmanlı'dan sonra dünyanın ikinci gücüydü. Yani iki işin arasında halledilebilecek bir yapısı yoktu. Bütün dikkatini teksif etmen gereken bir vaziyetteydi.

Türklüğe en büyük darbe!

Şah İsmail Türklüğe büyük zarar verdi. Milletimizin küçümsenemeyecek bir kısmını Şii yaptı. Bunun ahirete olan zararından gayrı dünyalık ziyanı da vardı. Türk milleti ikiye bölünmüştü. Belki Türk'tü belki değildi fakat şurası mühim ki Türklüğe en büyük darbeyi indirmişti. Ne Moğol'un ne Haçlının darbesi bu kadar öldürücü olmuştu. Onun yaptığı"canevinden"vurmaktı.

Sonraki asırlarda hanedanlar değişti, İran biraz yumuşadı fakat hainlik damarı asla kurumadı. Nadir Şah zamanında Osmanlı hilafetini kabul etme yolunda adımlar atıldı ise de bu teşebbüs akim kaldı. Nadir Şah İran'ı yeniden Ehl-i sünnet yapmayı dahi düşündü fakat başaramayacağını anlayınca vazgeçti.

Kısa Pehlevi Hanedanı dönemi, Farslar lehine iktidarı almakla kalmadı, İran'ı bugünkü zalim rejime teslim edecek zemini hazırladı

"İslam Cumhuriyeti"ismini taşımasına rağmen rejimin İslam ile uzaktan yakından alakası yok. Fars ırkçılığı üzerine kurulmuş, Türkleri Şiilikle kandıran, Kürtleri korkutarak sindiren garabet bir yapı. İçeriye ve Ehl-i sünnet Müslümanlara karşı sırtlan, dışarıya, Hıristiyan ve Yahudi ülkelere karşı ise kedi gibi uysal. Anadolu'da"ısıracak köpek dişini göstermez"diye bir deyim vardır. İran da Batı'ya karşı sabah akşam,"sizi dümdüz ederiz, tarihten sileriz"diyerek hamasi nutuklar çeker fakat danışıklı dövüş olarak birkaç teneke parçası gibi füze fırlatıp gösteriyi keserdi. Saf Müslümanlar da İran'ın bu takiyeci politikasına ram olup kanmaktadırlar. Katil İsrail karşısında bir gecede yediği darbenin acısını bir hafta geçtiği hâlde hâlâüzerinden atabilmiş değil.

Aslındaİran, sömürgecilerin sarık takmış hâli!Üstelik içeriyi de dışarıyı da sömürüyor. Sadece düşmanlarını değil, dostum dediklerini de yağmalıyor. Obama'nın verdiği gazla Türkiye'ye karşı"Şii Hilali"örenmolla rejimi, halkta tiksinti uyandıracak adımlar attı. Şimdi en koyu Şiiler dahi nefret eder durumdalar.

Bugün Irak'ta, Suriye tarzı bir hareket bekleniyor. Bilhassa son yirmi senedir yaptıkları herkesi isyan noktasına getirdi. Irak'ın sekiz yüz milyar dolarlık petrolünü hortumladığı ifade ediliyor. Esasen el attığı hiçbir coğrafyada farklı bir hâl yok. Bu yüzden Lübnan'da bile büyük yara aldı. Esad'ın bir anda düşmesi, Lübnan'da Hizbullah'ın İsrail karşısında silinmesi halk desteğinin kalmadığını gösteriyor. Zemin dolu olsa bu işler bu kadar kolay olmazdı.

Saddam'ın damadı Dr. Cemal Mustafa Es-Sultan Türkiye gazetesinde yayınlanan mülakatta bakın ne diyordu:"İran'ın Şii yayılmacılığı Lübnan'da ciddi yara aldı. Suriye'de zaten tamamen budandı. Yemen'de ise zor durumda. Esas güç merkezi Irak'ta ise Şiiler de dâhil olmak üzere toplumun bütün kesimleri Tahran'dan ve sömürü düzeninden nefret eder hâle geldi. Biz MillîKurtuluş ve Değişim Hareketi olarak hiçbir din, mezhep, millet farkı gözetmeden her kesimle irtibat hâlindeyiz. Büyük bir isyan dalgası ile İran işgalini bitireceğiz. Irak'ta değişim zamanı ve bu artık kaçınılmaz."