Osmanlıları tarih sahnesine çıkaran en mühim amil gazadır. Gaza olmasaydı Osmanlı da olmazdı. Birbirlerine ölümüne bağlı bir avuç mücahid din-i mübin yolunda cihada koyulduğunda hiç kimse onların cihan tarihinin görmüş olduğu en büyük devleti kuracağını tahmin edemezdi.
Bugünkü Söğüt kasabasından yola çıkıp 22 milyon kilometrekareye varmak ve bu sahada"ta'mir-i bilad, terfi'-i ibad"ederek hüküm sürmek dünya tarihinde tektir. Daha büyük toprak parçalarına hâkim olanlara bakıp da yanlış hüküm vermeyelim. Mesela Cengiz'in toprakları daha genişti. Ne var ki onun hükümranlığı saman alevi gibi oldu. Hem herkesi yakıp kül etti hem çok kısa sürdü.
İngiliz'in üzerinde güneş batmayan imparatorluğu ise Cengiz Han'ınkinden çok daha berbattı. Müstemleke hâline getirdiği memleketleri iliklerine kadar sömürdü. Öyle bir sömürü ki bugün hâlâo memleketler o acı günlerin izlerini tam olarak silebilmiş değil. İngiliz sömürüsünü nükleer bomba düşmüş gibi düşünmek lazım. O bölgede senelerce ot bitmemesi gibi bir şey hatta daha kötüsü…Osmanlı ordusunun iki ana sınıfa ayrıldığını biliyoruz. Merkezde kapukulu askerleri bulunur ki bunların en mühim kısmını yeniçeriler teşkil eder. Klasik devirde sayıları 12 bin kadardır. Maaşlı askerdir.Timarlı sipahiler ise askerîordunun en büyük kısmıdır. Seferin büyüklüğüne ve ihtiyaca göre sayısı değişir ve iki yüz bine kadar ulaşırdı.Bu iki sınıfın dışında birtakım yardımcı sınıflar da bulunurdu. Akıncılar da bunlardan biriydi. Vazifesi düşmanı rahat bırakmamak, her an zayıf tutmaktı. Baharla birlikte akınlar başlar, Avrupa içlerine, Rusya içlerine akınlar yapılırdı. Akının büyüklüğüne göre sayıları değişirdi. Sayı yüzlerle ifade edilebildiği gibi binlerle hatta on binlerle de ifade edilebilirdi. Yıldırım süratiyle düşman ülkesine girilir, hedefler vurulur, esir ve ganimetlerle dönülürdü.Osmanlıyı Osmanlı yapan ailelerden biri de Mihaloğullarıdır. Harmankaya tekfuru Mikhael Kosses gördüğü büyük merhamet neticesinde Osman Gazi'ye yakınlaşmıştı. Bu yakınlaşma, Eskişehir beyinin Osman Gazi'yi öldürmek üzere takip ettiği bir hadisede başlamıştı.Eskişehir beyinin yanında Michael Kosses de vardı. Birkaç adamıyla Eskişehir beyinden kaçmakta olan Osman Gazi büyük sayı dengesizliğine rağmen bir anda geri dönüp karşı tarafa kılıçlarla dalmıştı. İki taraf arasında geçen şiddetli çarpışmada Eskişehir beyi muvaffak olamayacağını anlayınca çareyi kaçmakta bulmuştu.Köse Mihal ise Osman Gazi tarafından ele geçirilmişti. Mukâteledeki bahadırlığı ve ele geçirilince korku emaresi göstermeden öldürülmeyi beklemesi Osman Gazi'yi etkilemiş ve affına sebep olmuştu.Köse Mihal canına kastettiği Türk'ün kendisini af ve azatettiğini görünce sevinçten ellerine sarılarak,"Bundan böyle en yakın yardımcın ve dostun ben olacağım, ne olur bana güvenin"dedi.İsmini Peygamber Efendimiz koyduMihal Bey, Osman Gâzi'nin bu iyiliğini unutmayarak onu düşmanlarının pek çok tuzaklarından haberdar etti. Çeşitli seferlerde ordularına öncülük yaptı.Osman Gazi 1298'de Bilecik ve Yarhisar'ı aldıktan sonra 1299 yılında adına hutbe okutarak devletini kurdu. Bölgedeki Bizans tekfurları ile büyük bir mücadele içerisine girdi. 1313 yılında Sakarya vadisine sefere çıkacağında Harmankaya Tekfuru Köse Mihal'i rehberlik yapması için katına davet etmek üzere adamlarını gönderdi.Oysa bu sırada Köse Mihal, Osman Gazi'nin yanına varmak üzere idi. Elçilerle yolda karşılaşarak geri döndüler. Mihal Gazi nice cins atlar, iyi kılıçlar, değerli şallar ile Osman Gazi'yi selamladı, Kelime-i şehadet getirdi ve;"Ya Osman Gazi! Düşümde Muhammed aleyhisselamı gördüm. Bana imanı telkin etti. Kelime-i şehadeti, Fatiha'yı ve İhlas suresini dahi öğretti. Abdullah diye hitap ederek sabah ile beraber atına bin, Osman Gazi'nin katına var. O, fî-sebilillah Hak yoluna gazaya niyet itmişdür ve benim ak alemüm anun katındadur. Ona var, tabi ol. Osman'la birlikde gazaya bel bağla! Senin dahi neslin âleme tola. Ced be ced gazalar ideler; yanında anlarun nam-dar kimesneler olalar; ta Ungurus vilayetine değin İslam sancağını çekip İslam dinin aşikâre ideler"didi. Düşümden uyandum, yüzümde İslam'ın nurunu gördüm"dedikten sonra Osman Gazi'nin önünde tekrar Kelime-i şehadeti arz etti...Osman Bey ve gazileri bu hadiseden büyük sevinç duydular. Kendisinetebrik ile ziyafetler verdiler. Abdullah Mihal Gazi bundan sonra Osman Bey ile birlikte bütün seferlere katıldı. Pek çok yararlık ve kahramanlıklar gösterdi. Bursa'nın fethinde de bulunan Gâzi Mihal 90 yaşını aşmış olduğu hâlde 1327 yılında vefat etti. Bilecik'in İnhisar ilçesine bağlı Harmanköy'deki türbesine defnedildi...İşin en mühim tarafı bu güzel ailenin Osmanlıya yüzlerce sene hizmet etmesidir. Abdullah Mihal Gazi'den sonra oğulları ve oğullarının oğulları ve daha nice nesillleri din-i mübin yolunda Osmanlının fedaisi olmuştur...Abdullah Mihal Gazi'nin Aziz Paşa, Balta Bey ve Gazi Ali Bey adlarında üç oğlu vardı. Aziz Paşa, Vize Kalesi başta olmak üzere nice fetihlerde bulunmuş ve 1403 yılında vefat etmiştir. Dedesinin adını taşıyan oğlu Gazi Mihal Bey en büyük akıncı liderlerinden biri olmuştur. Mihal Bey 1435 yılında Edirne'de vefat etmiş olup türbesi Gazi Mihal Bey Camii hazîresindedir.Abdullah Mihal Gazi'nin diğer oğlu Balta Bey Rumeli'deki akıncı kolları içerisinde büyük yararlıklar göstermiştir. Rumeli'de İhtiman'a yerleşmiş ve akın faaliyetlerini buradan yürütmüştür.Mihaloğulları, Rumeli'de olduğu gibi Anadolu'da da önemli hizmetler yapmışlardır. Gazi Mihal'in bir diğer oğlu Gazi Ali Bey'in soyundan gelenler Bursa ve Amasya'da yerleşmişler, idarî görevlerde bulunmuşlardır. II. Murad devri başında Amasya valisi bulunan Yörgüç Paşa'nın Mihaloğulları'ndan Gazi Ali Bey'in soyundan geldiği vakfiye kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu koldan gelen Mihaloğulları günümüze kadar sürmüştür...Ne cân endişesi ne nân ümidi!Gaziler zevk ü safayı yalnız ve ancak er meydanında bulur. Her biri cihad için can atar, küffarın üzerine atılmak için sabırsızlanır:"Bize yol ver geçelim Ungurûsa; Salalım velvele Eflak u Rûsa."