Ahireti "İSLAMİ KİMLİK" ile kazanabiliriz..!

Yüce Allah, en üstün din olarak İslam Dinini göndermiştir.

Allah kitabında uyanık olmamızı, biz Müslümanlardan istemiştir. İbadetlerde ve adetlerde Frenk mukallitliğinden şiddetle kaçınmamızı bizlere emretmiştir.

İslamiyet ile bağlılığı gevşeyen ve milli mefahirini inkâr eden milletler ise bugün bütün İslam ülkelerinde, başta efendilerine kölelik yapmak üzere seçtirilen liderleri olmakla;

İslam'ın ilk kıblesi Filistin'de Gazze'de yaşananlara dilsiz şeytan olanlar taklitçi topluluğun uydusu ve kuklası haline gelmişlerdir.

Bu durum gerçek kitabi İslamiyet ile bağdaşmaz.

Yüce Dinimiz İslam; kâfirlere, münafıklara, batıl dinlere ve diğer ideoloji mensuplarına benzemeyi kesin bir şekilde yasaklamış ve haram kılmıştır.

Çünkü onlar gibi giyinmek, onlar gibi davranmak, onlar gibi yaşamak, sonunda yapılan bu hareketler kalplere nüfuz eder beyin kodlarına yerleşir!

Zamanla hayat tarzıyla kâfirlere benzemeye başlar

Bu konuda icma vardır.

Peygamber (sav) Efendimiz, bir hadis-i Şeriflerinde:"Kim bir kavme benzemeye özenirse, o da onlardandır" buyurmuşlardır.

"İslami kimlik" kazanabilmek!

Kur'an-ı Kerim ayetlerinin ve Hz. Peygamber (sav) Efendimizin hayatı boyunca üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi de, Müslümanların fert ve toplum olarak belli bir kimlikİslam kimliğikazanmaları, kendi inanç ve şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duymaları olmuştur.

Kur'an-ı Kerim Müslümanlara ısrarla birlik ve bütünlük içinde olmalarını, kâfir ve münafıkları dost ve arkadaş edinmemelerini emretmektedir.

Bu hususta Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Ey İman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Bunu yaparak Allah'a, aleyhinize apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz" Nisa 144

"Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur." Bakara 120

Kâfirlerin bayramlarını, onların kutsal saydığı günleri, Noel ve yılbaşı gecesi kutlamak, onların adetlerine uymak, onlara benzemek beyin kodlarımızda teslimiyet duygusu oluşturmaktadır..!

Bir gün gelecek insanlar inandığı gibi değil bugün de olduğu gibi yaşadıkları gibi inanmaya başlayacaklardır..!

Bediüzzaman Said Nursi Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde Avrupa fünunu ve medeniyetini anlatırken;

"Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir.

Birisi: İsevînin din-i hakikîden ve İslâmiyetten aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san'atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden Avrupa'ya hitap etmiyorum.

Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa'ya hitap ediyorum!

Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, "Beşerin saadeti bu ikisiyledir."

Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin!

Ey küfür ve küfrânı dağıtıp neşreden bedbaht ruh!

Acaba, hem ruhunda, hem vicdanında, hem aklında, hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibetzede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın, cismiyle zâhirî bir surette, aldatıcı bir ziynet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi Ona mesut denilebilir mi

Âyâ, görmüyor musun Acaba, zâil, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi, ruhu cehennemde azap çeken bir insana mesut denilebilir mi