15 Temmuz, barış süreci, Türkler, Kürtler, Araplar, içimizdeki devşirmeler ve devşirilenler! (1)
15 Temmuz, barış süreci, Türkler, Kürtler, Araplar, içimizdeki devşirmeler ve devşirilenler!(1)
AHMET MARANKİ
Bediüzzaman: "Cây-ı dikkat bir hâl"..!
Türkler, Sen'ayı Kur'an'a ve Peygamberiye (a.s.m.) mazhar olmuş bir millettir.
Bediüzzaman hem hayatında hem de yazdığı eserlerinde Türklerle ilgili "Cây-ı dikkat bir hâl..!" şerhi ile Mektubat adlı eserinde TürklerinSen'ayı Kur'an'a mazhar olmalarına, Ortadoğu'da o gün yaşanan hadiseler ışığında Türk, Kürt, Arap ve diğer unsurlarla ilgili, muamelatla ilgili olarak karşısındaki verdiği hutbede Kürtlere ve Araplara uyarıda bulunmuştur !!!
Orta Doğu'nun yeniden dizaynında görmeyen gözlere işitmeyen kulaklara bir yol haritası çizmek istedim!
Bediüzzaman Hazretleri, Türklerde devlet yöneticiliği ve idarecilik yönlerine şöyle dikkat çekmektedir: "Türkler bizim aklımız... Biz de onların kuvveti... Mecmuumuz bir iyi insan oluruz. Hodserane yapmayacağız."
Bediüzzaman bir nutkunda; "Hakiki hükümeti meşru a'ya itaat ve ittıhat farzdır..!
Altı yüz seneden beri bayrak-ı tevhidi umum âleme karşı i'la eden ve istibdada şiddet-i itaat ve terk-i âdât-i milliye ile ihtiyarlanan bizim şanlı Türk pederlerimize kuvvet ve cesaretimizi peşkeş ve hediye edelim. Ona bedel, onların akıl ve marifetinden istifade edeceğiz ve asaletimizi de göstereceğiz.
Mahasıl:Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti; mecmuumuz bir iyi insan oluruz. Hodserane yapmayacağız. Bu azmimizle başka unsurlara ders-i ibret vereceğiz. İyi evlad böyle olur. Hem de istibdat zamanında bir batman itaat etmiş isek, şimdi bin batmanitaat ve ittihad farzdır! Zira şimdi sırf menfaati göreceğiz. Çünkü hükümet-i meşruta, hakiki hükümet-i meşruadır. (Bediüzzaman Said Nursî, Âsâr-ı Bediiye, s. 466)
Buradan da anlaşılacağı üzere Üstad Hazretleri, Türkler ile Kürtlerin birlikte hareket etmelerini ve dik başlılık yapmamalarını belirtmiştir. Sadece Türkler ile Kürtlerin değil, Arapların da Türklerle ittifakı gerektiğine dikkat çeken Üstad Hazirunaşöyle hitap etmiştir!
«İnşallah yine Araplar yeisi bırakıp İslamiyet'in kahraman ordusu olan Türklerle hakiki bir tesanüd, ittifak ile el ele verip Kur'an'ın bayrağını dünyanın her tarafında ilan edeceklerdir.
Osmanlı İmparatorluğu ittihâd ve ittifâkın mücessem bir misalidir. "Osmanlı İmparatorluğu'nun (...) muharip gazilerin(in) gerek Arap olsun, gerek Türk, her iki lisanda aynı olan bir tek şiarı, parolası vardı. O da şüphesiz'Allahu Ekber - Allah Büyüktür' idi." (Zekeriya Kitapçı, Türklerin İslam Medeniyetlerindeki Yeri, Ankara, 1972.)
KUR'AN'DA TÜRKLER!
"İşte, ey ehl-i Kur'ân olan şu vatanın evlâtları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri, bin senedir Kur'ân-ı Hakîmin bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur'ân'ı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi Kur'ân'a ve İslâmiyet'e kale yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehâcümâtı def ettiniz.
TÜRKLER, KUR'AN-I KERİM VE MÜJDELER!
Evvelâ hakiki söz sahibi olan"Kur'ân-ı Kerîm"ile başlayalım. Birçok müfessir Mâide Suresi'nin 54. Ayeti'nin Türklere işaret ettiğini ifade etmişlerdir. "Ey îman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven, mü'minlere karşı alçakgönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir." (Maide, 54)