100 yılın itirafları (2)

100 yılın itirafları (2)

AHMET MARANKİ

Cumhuriyetimizin 102. yılında kim ne derse desin necip milletimize yaşatılmış acı ama gerçek hadiseleri sizinle paylaşarak demokrasi yalanlarıyla nasıl uyutulduğumuzun takdiri milletimize bırakıyoruz!!!

Devletleri önümüze listeleri konulup seçtirilen liderler ve kadroları mı;

Türkiye'yi küresel sermaye içimize yerleştirdiği devşirme ve dönme ve onların satın aldıkları kadrolarlabir üst akıl'la nasıl yönetiyor

Kararı milletimiz versin!!!

Dünyayı kimler idare ediyor!

-Dünya liderleri yazılmış senaryoları mı uyguluyor!

-Yoksa senaryosu yazılmış bir oyunun yine senaristlerce sınırlar çizilen ulus devletlerde seçtirilen liderler eliyle hayata geçirilmesi oyunu mudur

MİLLETİMİZ YILLARDIR CAMBAZA BAKTIRILARAK UYUTULUYOR MU

ROCKFELLER'İN 100 YILIN İTİRAFLARI KİTABINDA EN ÖNEMLİ OLAN;

TÜRKİYE'DE OLAYLAR YAŞANMADAN; YAZILMASI ÖNEMLİDİR!

Bunların esas hedefleri ülkelerin başlarına seçtikleri liderlerden çok ülkeleri ele geçirme planları Türkiye'de de; Türkiye ve Türklerdir!!!

Kitapta: Türkiye ile ilgili iddia edilen ve Türkiye'de yaşanmış ve Anadolu insanına yaşatılmış olan hadiselere yaşanmadan yazılıp yayınlanması insanlığın ders alması açısından önemli olup yazımız ibretle devam ediyoruz…

TÜRKİYE'DE SAĞ SOL ÇATIŞMALARINI KÖRÜKLEDİK!

"Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970'li yıllardan itibaren Türkiye'de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti! Herkes o kurtarıcıyı bekliyordu!

Biz hedefimize ulaşmıştık…!

Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti.

Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, 'anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran' insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.

Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi.

Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu!

Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti.

Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler!

Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi!

Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu.

Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi!

Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına (gazeteci, dergi yazarı) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.

(yukarıda yazılanların bugün de devam ettiğinin takdirini okuyucularımıza bırakıyorum)

Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu.