Kendi Kendime Terapi

Rahmetli anneannem film seyrederken hep konuşurdu. Başroldeki oyuncuya katilin kim olduğunu söyler, "Pislik! O yaptı! Katil o!" diye bağırırdı. Çok gülerdim. Yaşım ilerledikçe ona benzemeye başladım.

Artık ben de trafikte, gazete okurken, sosyal medyaya bakarken kendi kendime konuşuyorum. Haksızlıkları haykırıyorum, yorum yapıyorum. Kadıncağız haklıymış.

İnsan haksızlıklar karşısında öyle şişiyor ki Başkaları duysun duymasın, bir şeyler söylemek istiyor. Gerçek bir terapi bu.

Çünkü içe atınca birikiyor. Cümle kuramadan, içindekileri dökemeden, yanlışlığı haykıramadan yaşanan her haksızlık, insanın içine oturuyor. Bazıları sessizce kabulleniyor, kimilerinin umurunda bile olmuyor. Ben de kendi kendime konuşarak atıyorum içimdekini.

Mesela bir haber okuyorum; birinin yıllarca emek verdiği bir şey üç dakikada yok edilmiş, hakkı yenmiş Zavallı bir hayvana eziyet edilmiş Yine yok yere bir kadın öldürülmüş, bir çocuğa tacizde bulunulmuş Sosyal medyada saçma sapan bir yorum görüyorum Ya da trafikte biri sinyal vermeden önüme kırıyor İşte o an başlıyorum kendi kendime konuşmaya. Hem de ne konuşma! Susturabilene aşk olsun!

Hiç değilse biraz olsun içimdekileri rahatça döküyorum. Çünkü bazı şeyler insanın içinde kalınca ya mideye iniyor ya da kalbe zarar veriyor. En azından bir şekilde dışarı çıkınca, yük hafifliyor. Meğer anneannem doğrusunu yapıyormuş.

Yasaksa Cazip

Ne zaman bir şeyi yapmamam gerektiğini düşünsem, canım inadına onu yapmak istiyor. Örneğin, her diyet yapmaya başladığımda daha çok acıkmaya başlıyorum. Yememem gereken her şeyi canım çekiyor. Hatta normalde sevmediğim yiyecekleri bile aklıma düşüyor.

Ya da "Biraz tasarruf edeyim, daha az para harcayayım" dediğim anda kendimi alışveriş sitelerinde saatlerce dolaşırken buluyorum. Her şeyi beğeniyorum, her şeyi almak istiyorum.

Çocukken de böyleydim. Annem dışarı çıkmama izin vermeyince, aklım fikrim dışarıda olurdu

Aslında yaşadığım şey sadece bana özgü değil. Bu durum psikolojide "yoksunluk etkisi" ya da "ters tepme" olarak adlandırılıyor. İnsan zihni, ister yemek, ister para, ister hareket olsun, özgürlüğü her kısıtlandığında böyle direnç gösteriyor.

Yasaklanan her şey daha cazip hale geliyor. Yani bir şeyi yapma hakkın elinden alındığında, beyin onu ulaşılması gereken bir hedef olarak algılıyor. Bu yüzden diyetteyken normalde ilgimizi çekmeyen yiyecekler bile birden değer kazanıyor. Yasakları sevenlere duyurulur.

Uzmanlara göre bu tepkiyi kontrol etmenin yolu kendimize bakış açımızı değiştirmekten geçiyormuş. Öncelikle, "yasak" gibi kelimeler kullanmak yerine kararlarımızı bilinçli tercihler olarak tanımlamak önemliymiş. Örneğin, "Çikolata yememeliyim" demek yerine, "Şu an çikolata yememeyi tercih ediyorum çünkü vücuduma iyi bakmak istiyorum" demek zihni rahatlatıyormuş. Çünkü beynimiz, tehdit olarak algıladığı her şeyi karşısında savunmaya geçiyormuş.