Evlilik, tarih boyunca romantik olmaktan çok uzak, daha çok sosyal, ekonomik ve politik nedenlerle şekillenmiş bir kurumdu. Hem bireylerin hem de toplumların en temel kurumlarından biri oldu. İlkçağlardan bugüne kadar farklı biçimlerde yorumlanan bu birliktelik, sadece iki kişinin değil, ailelerin, toplulukların ve hatta devletlerin düzenini belirleyen bir yapı taşı olarak görüldü.
Evlilik kurumu, ilk topluluklarda daha çok ekonomik ve güvenlik temelli bir anlaşma olarak ortaya çıktı. Kadın ve erkeğin belirli kurallarla bir araya gelmesi hem üretimin hem de neslin devamını garanti altına alıyordu. Antik Yunan'da evlilik, daha çok soyun devamı için zorunlu görülürken; Orta Çağ Avrupa'sında aristokrat evlilikleri siyasi ittifakların en güçlü aracıydı. Osmanlı toplumunda ise evlilik, dini ve kültürel bir çerçeveye oturtulmuş, aile yapısının temelini oluşturmuştu.
***
Evlilikte aşkı ve romantik duyguları merkeze koymak ise aslında modern zamanların getirdiği yeni bir anlayıştır. Bugünün çiftleri evlilik planları yaparken çoğunlukla duygusal kavramları öne çıkarmaktadır fakat istatistikler, bu idealist başlangıçların çoğu zaman uzun ömürlü olmadığını gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, boşanmaların yüzde 32,7'si evliliğin ilk 5 yılında, yüzde 21,6'sı ise 6-10 yıl içinde gerçekleşiyor. Yani evliliklerin yarısından fazlası, ilk on yıl içinde ciddi bir sınavdan geçmekte.
Evlilik yüzyıllardır "ölüm bizi ayırana dek" sözüyle tanımlansa da günümüz dünyasında ne yaşam koşulları ne de beklentiler eskisi gibi değil. İnsanlar artık tek bir işte ömür boyu çalışmıyor, tek bir şehirde yaşamıyor, hatta aynı fikirlerde kalmıyor. Peki evlilik neden hâlâ ömür boyu değişmez bir sözleşme olarak görülüyor
***
İnsanlar, yirmili yaşlarında verdikleri kararların çoğunu yıllar sonra sorgular. Seçtikleri meslek, yaşadıkları şehir, kurdukları arkadaşlıklar… "Bugünkü aklım olsa" diye başlayan cümleler mutlaka kurulur. Çünkü o yaşlarda insan hâlâ kendini tanıma sürecindedir. Henüz kimliğinin tam olarak oturmadığı bir dönemde verilen kararların, yıllar içinde değişen hayata ve kişiliğe uyum sağlaması çoğu zaman mümkün değildir.
Üstelik insan yaşamı, yaklaşık her on yılda bir önemli değişimlerle şekillenir. Kariyer seçimleri, ebeveynlik deneyimi, orta yaş krizi gibi faktörler düşünce sistemini farklılaştırır ve bu değişim doğrudan evliliğe yansır. Modern toplumlarda bireyin özerkliğinin giderek daha çok önem kazanması da bu süreci etkilemektedir. Bu nedenle evliliğin, bireyin zamanla geçirdiği dönüşümleri dikkate alan daha farklı bir yapıya evrilmesi kaçınılmazdır.
Ayrıca insanların yaşam döngüsünde yaklaşık her on yılda bir önemli değişimlerin yaşadığı bilinmekte. Kariyer, ebeveynlik, orta yaş krizi gibi faktörler de insanların düşünce sistemlerini farklılaştırdığı için evliliği doğrudan etkiliyor. Bunun yanı sıra modern toplumlarda bireyin özerkliği giderek daha fazla önem kazandı. Dolayısıyla, evliliğin de bireyin bu değişimlerini hesaba katması gerekmekte.
***
Bugünkü evlilik anlayışının, dünün toplum düzenine göre şekillendiği ve günümüz insanının ihtiyacına tam cevap veremediği bir gerçek. Bu yüzden belki de artık bu kurumun da günümüzün koşullarına uyarlanması gerekiyor. Artan boşanma oranları ve farklılaşan yaşam beklentileri, evliliğin belirli aralıklarla gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürüyor. Bu fikir, ilk bakışta radikal görünse de aslında evlilik kurumun hayatta kalabilmesi için evrimsel bir adım olabilir. Elbette bu birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Çocukların durumu ne olacak Mal paylaşımı nasıl düzenlenecek Aile yapısı bundan nasıl etkilenecek