Emeğin önüne soyadı konursa

Nepotizm, basitçe "torpil" demektir. Örneğin, diyelim ki bir iş ilanı var. Normalde herkes başvurup sınava girip yeteneğine göre seçilmesi gerekiyor. Ama o işin patronu, kendi yeğenini ya da arkadaşının çocuğunu seçiyor. Yani hak eden yerine, tanıdığı birini kayırıyor. İşte bu nepotizm oluyor. Kısacası nepotizm, hakkıyla değil de akrabalık veya tanıdıklık yüzünden birinin kayırılmasıdır.

Nepotizm, Latince kökenli bir kelime. "Nepos" sözcüğü "yeğen" anlamına geliyor. Orta Çağ'da bazı din adamlarının makamlarını kendi oğullarına ya da yeğenlerine vermesi, çocuklarını kilisenin en önemli görevlerine yerleştirmesi bu kelimenin ortaya çıkışına yol açmıştır. Bu yüzden nepotizm, tarih boyunca kayırmacılığın simgesi olmuştur.

Bazı gazeteciler ve akademisyenler televizyonlarda veya yazılarında bu kelimeyi sık kullanıyor çünkü daha bilimsel ve daha entelektüel bir hava veriyor ama halkın 'nepotizm' denince bir şey anladığını sanmıyorum. Aynen Osmanlı'daki gibi... Halk başka dil konuşuyor, saray ve etrafı başka dil.

Tarih boyunca hemen her medeniyet nepotizmin eziciliğini hissetti. İtalya'da hanedanlıkların aile bağlarını devlet işlerinin önüne koyması, ülkenin siyasi birliğini geciktirdi. Osmanlı'da padişahların yaptığı akraba atamaları ise yönetim dengelerini bozarak imparatorluğun gücünü zayıflattı. Fransa'da Bourbon hanedanı, İspanya'da Habsburglar ve Çin'deki saray entrikaları da nepotizmin farklı coğrafyalarda nasıl aynı çürümeyi doğurduğunu gösterdi. Yani sorun yalnızca bize özgü değil, tarih boyunca bütün toplumların yakasını bırakmayan bir mesele.

Yakın geçmişte nepotizm artık yalnızca hanedanların değil, modern devletlerin ve şirketlerin de kanını emmeye başladı. Bürokratların çocukları sınavlarda öncelik kazandı, iş dünyasında soyadları yeteneklerin önüne geçti. Liyakatsizlik, yani işi ehline değil de işine geldiğine vermek, toplumların geleceğini tekrar tekrar olumsuz etkiledi.

Bugün Türkiye'de de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Devlet kurumlarında, üniversitelerde, hatta en küçük belediyelerde bile liyakat yerine sadakat esas alınır hale geldi. Sınav sorularının şaibelerle anılması, gençlerin emeklerinin bir kalemde silinmesi, kamusal görevlerin liyakatsiz akraba ve yakınlara dağıtılması artık şaşırtıcı bulunmuyor.

Bu durum yalnızca bireylerin hayallerini değil, ülkenin geleceğini de olumsuz etkiliyor. Türkiye'de bugün yaşadığımız toplumsal ve kültürel sıkışmışlık belki de en çok bu temel erozyonun sonucudur. Çünkü liyakatsizlik yalnızca bireyleri değil, toplumsal güveni de çürütüyor.

Araştırmalara göre vatandaşların yaklaşık yüzde 71'i nepotizmin son 20 yılda arttığını düşünüyor. Resmi denetimler de bu algıyı doğrular nitelikte.