Bir İlişkiyi Ayakta Tutan Sessiz Anlaşma

İnsan doğası gereği tam anlamıyla güvenilir değildir. Herkes bir noktada kendi korkusunu ya da çıkarını seçecektir.

Bu yüzden güven, ilişkilerin en basit görünen ama en karmaşık duygusudur.

İnsanlar genellikle sevgiyi konuşur, sadakati tartışır ama güveni varsayar. Oysa her ilişkinin temelinde güven vardır. O olmadan hiçbir bağ uzun sürmez. Güven, iki insan arasındaki sessiz bir anlaşmadır.

***

İnsan günlük yaşamında kendi zihninin içinde zaten yeterince yorulur. Bir de yanında duran kişiyi tahmin etmek, test etmek, onun ne zaman ne yapacağını kestirmeye çalışmak zorunda kalıyorsa yaşadığı şey ilişki değil, sinir harbidir.

Güven ise bu yükü ortadan kaldıran tek şeydir.

Güven bir ilişkide lüks değildir, temel ihtiyaçtır. İlişkiye hem konfor hem de zemin sağlar. Zemin sağlam değilse, üstüne kurulan hiçbir şey kalıcı olmaz. Çiftler birbirine güvenemezse geriye sadece laf arasında iğnelemeler, telefon şifreleri, yarım doğrular, test etmek için yapılan küçük oyunlar, bitmeyen bir şüphe kalır.

Gerçek güven, bağımlılığı değil, özgürlüğü doğurur. Birine güveniyorsan onu sürekli kontrol etmeye gerek duymazsın. Kiminle konuştu, nereye gitti, niye geç yazdı… bunlar artık takıntı olmaz. Bu tür bir özgürlük ilişkide hem bireyselliği hem yakınlığı korur.

***

Aslında güven, sevginin bir sonucu değildir, sevgi güvenin sonucudur. İnsan güveni erken yaşta öğrenmezse, hayat boyu sevgiye aç ama temas korkusuyla yaşayan biri olur ve en çok istediği şeyi, yakınlığı, kendi elleriyle sabote eder.

Çocuklukta güven duygusu bir çocuğun dünyaya nasıl bakacağını belirler. Bir bebek ağladığında biri gelir, ihtiyaç duyduğunda biri ilgilenirse, o çocuk dünyanın güvenilir bir yer olduğuna inanarak büyür. Ama yalnız ve sevgisiz bırakılırsa, ileriki yaşantısında da kimseye tam olarak güvenemez. Yani çocukken eksik kalan güven duygusu ileride ilişkilerin en büyük engeline dönüşür.

İnsan beyni çocuklukta çözülmemiş travmayı yetişkinlikte tekrar ederek çözmeye çalışır. Bu yüzden güven eksikliğiyle büyüyen biri genellikle kendisine güven vermeyecek insanları seçer. Tıpkı çocukken annesinden ilgisiz davranış görenin, yetişkinlikte ilgisiz partnerlere yönelmesi gibi.

Çünkü bilinçdışı "Bu sefer aynı kişilikte biriyle karşılaşacağım ama bu kez sonucu değiştireceğim." der. Ama sonuç değişmez, sadece yara derinleşir.

Güvensizlikle büyüyen zihin, ilişkide hissederek değil, analiz ederek bağ kurar. Her mesaj, her sessizlik, her mimik sürekli çözülmeye çalışılır. Aslında bu sevgiden çok tehlike taramasıdır. Beyin geçmişteki terk edilme ya da ihanet ihtimalini yeniden yaşamamak için her şeyi kontrol etmeye çalışır ama kontrol güvenin panzehiri değil, düşmanıdır.