Varan 2: Akaryakıtta ÖTV sıfırlansın

Türkiye uzun süredir yüksek enflasyon, bozulan gelir dağılımı ve tüketim üzerindeki ağır dolaylı vergilerle şekillenen bir mali mimarinin içinde yol almaya çalışıyor. Bu yükün en görünür ve en hissedilir kalemi ise akaryakıt üzerindeki Özel Tüketim Vergisi. Ekonomi yönetimi göreve geldiğinde 19 lira seviyesinde olan ve bugün 60 lirayı gören akaryakıt, ekonomide yalnızca araçları değil, bütün maliyet zincirini taşıyan ana omurga olduğu için; pompaya eklenen her vergi market rafından çiftçinin mazot deposuna kadar her kaleme doğrudan sirayet ediyor. Bu seviyelerde akaryakıt artık bir maliyet değil, toplumun derin yorgunluğunu kaydeden bir barometre; direksiyon başında sıkılan dişlerin, hesap defterinde tutmayan sütunların, tarlada yarım kalan işlerin ortak göstergesi. Bu tabloyu görmezden gelip ısrarla faizle sonuç almaya çalışmak, yangının içindeyken hortumu bırakıp duman dedektörünü tamir etmeye benziyor.

Bu nedenle Yeni Şafak Gazetesi'nin "akaryakıtta ÖTV sıfırlansın" önerisi yalnızca bir fiyat indirimi beklentisi değil; yıllardır eğrilen mali yapının temel kolonlarını yeniden düzeltme çağrısıdır. Çünkü Türkiye'de uzun süredir dolaylı vergiler yükselirken, gelirden alınan doğrudan vergiler geriliyor. Vergi yükü kazananın üzerinden değil, harcayanın üzerinden toplandıkça, sistem adeta yükü deveye bindirip gölgeyi serçeye hesaplatan bir düzene dönüşüyor. Böyle bir yapıda dar gelirli kesim her adımda daha fazla yük taşırken, ÖTV artık yalnızca bir maliye tercihi değil; doğrudan ekonomik adalet sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

Bu tabloyu değiştirmek için önerilen model aslında son derece net: Akaryakıttaki ÖTV kaldırıldığında ortaya çıkacak gelir kaybı, bireysel TL mevduatlardan alınan stopaj oranının artırılmasıyla rahatlıkla karşılanabilir. Türkiye'de TL mevduatlarının yıllık faiz gelirinin yaklaşık 3,5 trilyon TL olduğu düşünüldüğünde, stopajın %17,5'ten %30'a yükseltilmesi kamuya yıllık yaklaşık 437 milyar TL ek kaynak yaratacaktır. Böyle bir adımla devletin kasasına, akaryakıttan vazgeçildiğinde oluşacak boşluğu fazlasıyla dolduracak yeni ve güçlü bir gelir akışı girecek; bütçe ne delik ne çatlak aramak zorunda kalacaktır. Kısacası sistem, pompadan değil kazançtan pay talep eden daha adil bir düzene doğru evrilecektir. Bu öneri, yalnızca bir bütçe matematiği değil; devletin neyi teşvik edip neyi dönüştürmek istediğini çıplak biçimde görünür kılan bir yön tercihi aslında.

POMPADAN RAFLARA

Akaryakıtta ÖTV'nin sıfırlanması, yalnızca pompada %20–25'lik bir indirim görmekten çok daha fazlasını ifade ediyor. Gıda, ulaşım, lojistik, perakende, enerji ve hizmet sektörlerinde domino taşı etkisiyle bir rahatlama vaat ediyor. Nakliye maliyeti düşen gıda ürünlerinin raf fiyatları baskılanır, şehir içi ulaşım nefes alır, tarımda ve sanayide maliyet enflasyonu gevşer, perakende sektörünün sırtındaki taşıma yükü hafifler. Dolayısıyla bu etki, istatistiklerin çok ötesinde; esnafın, çiftçinin, şoförün ve tüketicinin günlük hayatına nüfuz eden o sıkışmışlık hissinin çözülmeye başlaması anlamına geliyor. Uzun süredir güvensizlikle boğuşan tüketici psikolojisi toparlanması ve beklenti yönetiminin güçlenmesi açısından da ÖTV'nin sıfırlanması önem taşıyor. Kısacası maliye politikası, enflasyonun üzerine benzin döken bir unsur olmaktan çıkar; nihayet yangını söndürmeye yardımcı olan bir araca dönüşür. Öyle ki 30 aydır hortum yerine niye çakmakla dolaştık sorusu da yanıt bulmuş olur.