Bir TÜGVA meselesi

Bazı kurumlar vardır; varlığıyla hatırlatır insana, iyiliğin hâlâ mümkün olduğunu. Bir yanda hızla değişen bir dünya, diğer yanda değerlerini korumaya çalışan bir gençlik. Kimileri modernliğin ritminde yürürken, kimileri maneviyatın sükûnetinde soluklanıyor. Ama aslında herkesin aradığı şey aynı: anlam.

İşte TÜGVA, tam da bu arayışın ortasında duruyor. Ne bir tarafın ne ötekinin; bu ülkenin gençlerinin ortak vicdanında yer bulan bir duruşun adı. Modern dünyanın gürültüsünde kaybolmak yerine, sessiz ama sağlam bir şekilde "kendin ol" diyebilmenin karşılığı: TÜGVA. Belki kimilerine göre çağ dışı, kimilerine göre fazla "yerli"; ama bu topraklarda iyiliğin son direnişini sessizce örgütleyen bir hareket…

Bugün TÜGVA'ya yönelen saldırıların hedefi bir bina, bir isim ya da bir tabela değil; doğrudan bir ideal. Çünkü bu vakıf, unutturulan değerleri gençlere yeniden hatırlatıyor. Kaybolan sesi duyuruyor, "iyi insan" olmanın hâlâ modası geçmeyen bir erdem olduğunu gösteriyor, bir vicdanın temsilcisi olmayı sürdürüyor. Cadılar Bayramı'nın sokakları doldurduğu, inançla aidiyet arasındaki bağların zayıfladığı bir çağda; TÜGVA, maneviyatın modern zamandaki sığınağı olarak duruyor.

Kalbiyle düşünen, aklıyla inanan bir nesil çoğaldıkça ise kötülük panik atak geçiriyor. İyiliğin çoğalması, karanlığın azalma belirtisi olduğu için telaş büyüyor. Düşünen, inisiyatif alan, üreten bir gençlik hayali ete kemiğe büründükçe; zincirlenmiş zihinlere yatırım yapan çevrelerin uykusu kaçıyor. Kimi zaman montajla, kimi zaman manipülasyonla, ama hep aynı telaşla saldırıyorlar.


BİRLİĞİN, AHLAKIN VE İYİLİĞİN NEFERLERİ

Yaşadığım şehirde gördüğüm TÜGVA'nın gençliği, "ben" yerine "biz" diyebilen bir gençlik. Kendini toplumdan soyutlamak yerine, topluma değer katmayı seçiyor. Onlar, "Gazze bize ne kadar uzakta olabilir ki" diye soran bir nesil. Elinde slogan değil, sorumluluk taşıyan; sesini yükseltmeden de söz sahibi olabileceğini bilen bir gençlik. Bugün TÜGVA'ya yönelen eleştirilerin çoğu, aslında bu sessiz kararlılığı hazmedemeyen çevrelerden geliyor. Çünkü bazı kesimler, inançla yetişen bir gencin özgüvenli olmasını tehdit olarak görüyor. Oysa bizim çocuklar, kimsenin karşısına değil, herkesin yanında duruyor. Bu gençler yardım etmeyi bir kampanya konusu değil, bir vicdan refleksi olarak görüyor. Gazze'de bir çocuk ağlarken, "bize ne" diyemiyor; Arakan'daki zulmü görmezden gelmiyor. Küresel trendlere ayak uydurmak yerine, kendi değerlerine yaslanmayı tercih ediyor.

Ve evet, tam da bu yüzden hedef oluyorlar.

İftiralar, montajlar, karalamalar gelip geçer; ama iyilik kalıcıdır. Çünkü onun kökü duadır, gövdesi insandır, meyvesi ahlaktır. TÜGVA'nın yurtlarından icathanelerine, bursundan kampına kadar yürüttüğü her çalışma, bu köklerin toprağında yeşeriyor. Gençlere sadece diploma değil, yön duygusu kazandıran bir anlayıştan söz ediyoruz. Birileri karalamaya çalışsa da, bu gençlik kahvehaneleri kıraathaneye çeviriyor, ekranla hayat arasındaki dengeyi kuruyor, "iman varsa imkân da vardır" diyerek zorlukları fırsata dönüştürüyor. Bu yüzden TÜGVA'nın yaptığı iş, sadece bir eğitim faaliyeti değil; aynı zamanda bir ahlak restorasyonudur.