Âtıl kurt

Türkiye'de Ağustos 2025 verilerine göre âtıl işgücü oranı %29,7 seviyesine yükselmiş durumda. Yani her üç kişiden neredeyse biri, işgücü piyasasının geniş bozkırında koşacak bir sürü bulamamış bir "âtıl kurt" gibi dolaşıyor. Bu durum, yalnızca resmi işsizliği değil; zamana bağlı eksik istihdamı ve potansiyel işgücünü de kapsadığı için aslında derin bir yapısal açmazı gösteriyor. Gençlerin bir kısmı, işgücüne katılmak yerine sabah işe değil salona geçiş yapan, çalışma hayatına değil evin Wi-Fi ağına bağlı yaşayan bir kuşağa dönüşmüş ve bu yeni toplumsal statü artık 'ev genci' olarak adlandırılıyor.

Çok boyutlu sorunları beraberinde getiren bu durum ekonomik açıdan da S.O.S. vermeye başlıyor. Öncelikle verimlilik kaybı, işgücünün önemli bir kısmının üretim sürecine tam kapasiteyle katılamaması nedeniyle ortaya çıkarak üretim potansiyelini sınırlamakla kalmıyor kişi başına gelir artışını da yavaşlatıyor. Bunun yanı sıra, beceri erozyonu, uzun süre işsiz kalan veya eksik istihdam edilen bireylerin bilgi ve yetkinliklerini güncel tutmakta zorlanmasına yol açıyor, her ne kadar yatkın olsalar da teknolojik dönüşüme uyumu güçleştiriyor. Asgari ücret kazanıp temel ihtiyaçları için bunun iki katından fazla harcamak zorunda kalan bu atıl kitle, giderek hem tüketim harcamalarını kısma hem de zihinsel yetilerini zorunlu bir tasarruf sürecine mahkûm etmek zorunda kalıyor. Sosyal cephede de tablo farklı değil. Toplumsal dışlanma, iş bulamayan ya da düşük nitelikli işlerde sıkışıp kalan bireylerin aidiyet duygusunu kaybetmesine yol açıyor. Özellikle gençler arasında artan işsizlik, göç sorununu tetiklemekte; eğitimli gençlerin yurt dışı fikrini sürekli zihinlerinin bir köşesinde tutmalarına yol açıyor… Ayrıca, gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan bireyler açısından aile ve yaşam kalitesi sorunları giderek daha görünür hale geliyor. Böylece, iş bulamayanların yalnızca istihdamdan değil, toplumsal hayatın merkezinden de dışlandığı bir düzen oluşarak; adeta çalışma hayatı bir hak olmaktan çıkıp, ayrıcalıklı bir kesimin imtiyazına dönüşüyor.


DİPLOMADAN DAHA FAZLASI

Peki, bu "âtıl kurtları" tekrar sürüye katmanın yolu ne Öncelikle beceri ve nitelik uyumsuzluğunu gidermek gerekiyor. Bunun için dijital, teknik ve yeşil dönüşüm becerilerine odaklanan kısa vadeli sertifika programları geliştirilmeli. Üniversiteler, OSB'ler ve meslek liseleri arasında işbirliği artırılarak "yerinde eğitim" modelleri uygulanmalı. Bu noktada özellikle sosyal bilimlerdeki dört yıllık lisans programlarının iki yıllık yoğun teorik eğitim ve bir yıllık zorunlu staj üzerine inşa edilerek daha verimli ve uygulama odaklı bir yapıya dönüştürülmesi, gençlerin işgücü piyasasına daha donanımlı hazırlanmasını sağlayabilir. İşsizlik ödeneği ise sadece pasif bir destek olarak kalmamalı; yeniden beceri kazandırma şartıyla aktif bir motivasyon aracına dönüştürülmelidir. Asgari ücretle işe girenlere ilk 12 ay boyunca gıda yardımı kartı, büyükşehirlerde barınma sıkıntısına karşı konut katkısı ve özellikle sanayi bölgelerinde çalışan genç ve kadınlara ulaştırma desteği sağlanmalıdır. Böylece işgücü piyasasına katılmak isteyen ancak yolun başında çeşitli engellerle karşılaşan bireylere daha güçlü destek sunulabilir.


GÜZİDE GENÇLİK

Bu noktada Güzide Gençlik Merkezi örneği, atıl işgücünü üretken hale getirmenin somut bir modeli olarak öne çıkıyor. Gebze Belediyesi tarafından hayata geçirilen bu merkez, Avrupa'nın en büyük liseli gençlik merkezi olma özelliğiyle yalnızca mekânsal kapasitesiyle değil, sunduğu içerik çeşitliliğiyle de dikkat çekiyor. Güzide Gençlik Merkezi, atıl kalmaya yüz tutmuş genç enerjilerini toplumsal üretime yönlendiren bir nehir yatağı gibi; doğru kanal açıldığında en kurak topraklara bile hayat verebilecek bir akış başlatıyor.