Üst kimlik olarak İslam

Eski bir aşı ısıtarak masanıza koyuyorum. Bu aşı 14.12.2005 günü Hürriyet lokantasında müşterilere sunmuştum.

Yanlış ki ne yanlış! Kim ki İslamı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, Türk ulusunun üst kimliği yapar, İslamı tartışma konusu yapmıştır. İşte o zaman İslam da tartışılır. Çünkü yeryüzüne inen, dünya işlerine karışan kutsal, kutsallığını yitirir. Türkün üst kimliği haline getirilen İslam da din olmaktan çıkar. Bu böyle biline!

Ama Başbakan R.T. Erdoğan bilmiyor bunu! Zamanında Turgut Özal da bilmiyordu: "Ulus devlet olmayı başaramadık. Kabul edelim ki hakikat bu. O zaman Türkiye'yi bütün halinde tutmak için Müslümanlık elimizdeki tek referans" (Güneri Civaoğlu, Milliyet, 8.12.05) diyordu. Güneri Civaoğlu, bu sözlerin üzerinden bir süre geçtikten sonra, Özal'ın "Federalizmi de konuşmalıyız" diyerek nabız yokladığını anımsatıyor.

Atatürk'ün Söylev'ini ancak cumhurbaşkanı olunca okuyan Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde somut ulusal devletin farkında olamaması, ulusal birliği değerlendirememesi ancak onun Cumhuriyeti kavrayamamış bir ehli tarikat olmasına bağlanabilir.

Şimdi sıra R.T. Erdoğan'da. Yeni Zelanda'dan Türkiye'ye sesleniyor: "Bizdeki etnik unsurları birbirine din bağı bağlar!" diyor.

Bir İslamcı gazete fırsat bu fırsat deyip atmış manşeti: "Üst kimlik İslam." (8.12.05) Hemen hatırlatalım: Altüst kimlik formüllerinin Türkiye için geçerli olmadığını bir yana bırakalım, anayasaya ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerine aykırı bir üst kimlik olmaz.

Geçmişte ve günümüzde dinin hiçbir ülkede yapıştırıcı çimento (!) olmadığını kısaca anımsayalım: Müslüman Arnavutlar Osmanlı'ya neden isyan etti, necip Arap kavmi neden Osmanlı'ya ihanet etti, günümüz Arapları neden bir millet olamıyor Irak ile İran neden savaştılar, günümüz Irak'ında Müslüman Kürtler Müslüman Araplara neden ihanet ediyorlar Sünniler ile Şiiler neden ayrı duruyor İki dünya savaşında, daha sonra İspanya'da, Yugoslavya'da, İrlanda'da Hıristiyanlar neden birbirlerini boğazladılar

Başbakan İslamı çaresizlikten üst kimlik olarak önermiyor, kafasındaki gizli program gereği tek çare olarak öne sürüyor.

Din nasıl demokrasi için referans olamazsa demokrasi de din için referans olamaz. Bu yasak ilişki yürürlüğe konulduğu zaman bu dünyanın ve öteki dünyanın işlerine fitne virüsü bulaşır.

Çağdaş devletin temellerini atan demokrasinin ne Tanrı'sı ne de dini vardır. Demokrasi, Tanrı ve din karşısında günahkârdır çünkü sürünün çobanlığını Tanrı'nın ve kilisenin elinden almıştır. Demokrasi, Tanrı ile bağlarını koparmış bir devlet ve toplumsal örgütlenme biçimidir. Öyle olmasaydı insanoğlu bizzat kendisi ya da temsilcileri ile yasa koyucu yetkisini kullanmazdı, kullanamazdı. Bu nedenle bile olsa demokrasilerde Tanrı ve din toplumsal kimliğin belirleyicisi olamaz. Bu tavır ne Tanrı'nın ne de dinin reddi anlamına gelir. Ama demokrasi tarihi Avrupa'da bu "çobanlık" hakkı mücadelesinin tarihidir.