Vehbi'nin kerrakesi

Anlaşıldı: "Vehbi'nin kerrakesi"nin TDK sözlük anlamı şu: "İşin içyüzü, gerçeği öğrenildi" anlamında kullanılan bir söz. Ama "kerrake"nin anlamı da bir başka: "İnce softan ya da yünlüden yapılmış, hafif ve vücuda yapışmış gibi dar giysi." Arap kökenli bir giysi olabilir. Olabilir ama kerrakeyi Vehbi giyince iş değişiyor. Demek ki Vehbi'nin giydiği kerrakede bir dalavere var.

Ülker Hanım az sonra okuyacağınız metni bir ABD kaynağından almış. Bana, "Yazıyı oku ve bir şeyler yaz!" dedi. Emir büyük yerden. Ev yoldaşımın talimatını yerine getiriyorum. Yazıyı okuyunca aklıma "Vehbi'nin kerrakesi" geldi. Bakalım yazıya uygun bir ad mı, göreceğiz.br data-mce-bogus"1"

"Gerald Ford, Jimmy Carter ve Bill Clinton'ın başkanlık dönemlerinde Beyaz Saray'da önemli görevlerde bulunmuş, çalışma bakanlığı, danışmanlık yapmış ekonomist, siyaset bilimci ve akademisyen Robert Reich'tan bir şey duydum: Oligarklar dünya kuruldu kurulalı aynı şeyi yaparlar, halkın kendilerine yönelebilecek öfkesini, düşmanlığını birbirlerine yönlendirmelerini sağlarlar, dedi. Bunu yapmanın yollarını çok iyi bildiklerini de biliyoruz. Örneğin Amerika'da çoktan kapanmış olması gereken ırkçılık defterinin ikide birde açılmasının nedeni nedir İktidarın yoksul bıraktığı, hiçbir zaman da yoksulluktan kurtarmaya niyetli olmadığı kesimlere, bak senin sorunlarının nedeni iktidarın politikaları değil, senin düşmanın şu demek değil midir Robert Reich nasıl bir düzen istemeliyiz sorusuna da slogan gibi bir yanıt verdi: 'Tam zamanlı çalışan hiç kimseyi yoksul bırakmayan, çalışmayan hiç kimseyi zengin etmeyen bir düzen.'"br data-mce-bogus"1"

Bence bu metne "Vehbi'nin kerrakesi" adını vermek çok uygun. Oligark, genellikle ulusal siyaseti etkilemek için yeterli kaynakları kontrol eden bir yüksek memur veya işadamıdır. Sovyetler Birliği döneminde devlet ve parti yönetiminde olan, sanayi işletmelerini, devlet şirketlerini yöneten, Batı kapitalizmini yönetenlerle yakın ilişkileri olan yozlaşmış bir prototip idiler. Yıllar önce, SSCB'yi Gorbaçov yönetirken Sorbonne Üniversitesi'nde bir açık oturum yapılmış, bir bilimci, "Sovyetler Birliği yıkılırsa devlet işletmelerini kim alıp işletecek" diye sormuştu. Ben de böyle düşünüyordum, "Bu işletmeleri satın alacak bireysel sermaye kimsede yok, o halde komünist düzen yıkılmaz" diyordum.

2010 yılında, on yılda bir verilen Penyo Penev Şiir Ödülü'nü almak için Bulgaristan'ın Dimirovgrad kentine gitmiştim. Burada, 1947 yılında kentle birlikte kurulan Avrupa'nın en büyük petrokimya merkezi kurulmuştu. Komünizmin yıkılışından sonra tesisleri satın alanlar fabrikaları göstermek için beni yemeğe davet ettiler. Kendilerine petrokimya ile ilişkilerini sordum. Meğer işletmenin eski yöneticileri olan mühendislermiş.