Tribün halktır

Yabancı dillerde çoğul anlamlı olan ve dilimizde neredeyse sadece stadyumlarda seyircilerin oturduğu yer anlamında kullanılan "tribün" sözcüğünün aslı, kökeni Latince "tribunus"tur. Onun da kökeni "tribu"ye (boy, oymak, kabile) gider. Oradan da memur, yüksek görevli ve yargıcın oturduğu yere (tribun) gelir. "Tribun"ün Türkçe karşılıkları: (Eski Roma'da) Halk temsilcisi, halkın hakkını koruyan görevli; halk hatibi; ateşli savunucu, taraftar. Daha geniş anlamda: Kürsü, sekilik, tribünde oturan halk, tribündekiler...Biraz daha bilgiçlik taslayalım: Stadyumlar söz konusu olduğunda tek başına "tribün", halk, seyirci ve taraftar anlamına gelir. Taraftar için Batı dillerinde genellikle "sponsor" (destekleyici) sözcüğü kullanılır. Uzun sözün çok kısası tribünde oturan taraftar (çoğul) seyirci bizzat halktır, millettir, ulustur. Çoğul cinsli, çoğul kökenli, çoğul inançlı... Spor kulübü taraftarlığı hiçbir şeye benzemez: Siyasal görüş değişir, sevgili ve eşten ayrılınır, din ve uyruk değiştirilir, cinsiyet değiştirilir ama "taraftarlık" değişmez. 1948 yılından bu yana Galatasaraylıyım. Taraftarlık tek taraflıdır, taraftar olmak için kimseden izin almazsınız. Büyüsel bir şeydir. Taraftar "kozmopolit"tir: Bütün etnisiteleri, bütün dinleri, bütün cins ve yaşları kapsar. Tribünde kozmopolitlik sona erer, karmaşık yığın tek yürek, tek vücut olur. Seyirci denizde sardalya, uskumru sürüsüne benzer. Televizyonda görmüşsünüzdür! Spor kulüpleri dernek oldukları için üyeleri, seçimli yönetim kurulları ve başkanları vardır. Bu kurulları taraftar seçmez, üyeler seçer. Zevk, düşünce, siyasal tercih bağlamında genel bir örtüşme söz konusu değildir. Ülkemizde spor kulüplerinin başkan ve yönetim kurulları gönüllü ya da gönülsüz, iktidardan yanadır. AKP iktidardan düşerse kulüplerin yönetimi de değişebilir. Kulüplerin başkanları ve yönetim kurulları kozmopolit taraftarları değil kulübün tüzel kimliğini temsil eder. Ama taraftarla çelişen yönetimler taraftar bastırırsa yerinde duramaz. Hiçbir yönetim "Yönetim istifa!" haykırışını duymak istemez. Çok eskiden, takımlar sahaya çıkıp yüzünü şeref tribününe döndükten sonra hakemin "Gençlik ve spor şerefine üç defa" demesi üzerine "Sağ ol, sağ ol, sağ ol!" derlerdi. Sonradan söylenmez oldu nedense. PKK işi kızışıp şehitler çoğalınca seyirci, "Şehitler ölmez vatan bölünmez!" diye haykırmaya başladı, daha sonra İstiklal Marşı söyler oldu. Bir süre sonra bu olgu törenleşti. Tribün halkı zaman zaman kamuoyunun ortak duygusu olarak harekete geçer. Kıbrıs Harekâtı yapılmadan önce tribünler "Ya taksim, ya ölüm!" diye haykırırdı. Bu böyledir, spontane olması gibi tasarlanmış veya kurgusal da olabilir. Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın