Meselenin sorununun problemi (6)

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, "Anayasanın 42. ve 66. maddesi üzerindeki tartışmalar, ilk dört maddede değiştirilemez olan ulus devlet ve Türkçenin resmi dil olması hükümlerini de tehlikeye sokar" demiş. (Cumhuriyet gazetesi, 11.12.2025) Elbette öyle diyecek!

Hukukçular, "Türkiye'nin önüne gelecek dayatma belli, 42. ve 66. maddelerin değişimi ilk dörde ulaşır" demişler. Doğru söylemişler!

Siyasette adı konmayan yeni çözüm süreci, iktidarın sürdürdüğü "yeni anayasa" tartışmasıyla değerlendirilmeye başlandı. Aktörler yeni sürecin ilerletilmesi ve amacına ilişkin sessizliğini korusa da DEM Parti kurmayları satır aralarında yeni sürecin anayasal tartışmalarını açıklamaya başladı. DEM Partili kurmaylar, Kürt sorunun çözümü için "anadilde eğitim" ve "Kürt kimliğinin kabul edilmesinden" geçtiğine işaret ediyor. Bu da yeni anayasa tartışmasını "Öğretimde Türkçe dışında başka bir dil anadil olarak okutulamaz" hükmünü içeren anayasanın 42. maddesi ile yurttaşlık tanımının yapıldığı 66. maddenin üzerine yoğunlaştıracağını gösteriyor. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, "42. ve 66. madde üzerindeki tartışmalar, ilk 4 maddesi değiştirilemez olan ulus devlet ve Türkçenin resmi dil olması hükümlerini de tehlikeye sokar. Siyasetteki elitler şu an halka gündem dayatmaya çalışıyor ancak yoksulluk nedeniyle gündem halktan kopuk ilerliyor" dedi.

Ağalar ve beyler! Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlettir. Bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 72.5 milletin (deyimi hoş görün) oluşturduğu bir ulusun devletidir. Bu, hiçbir millet ve illetin dışarıda kalmadığı anlamına gelir. Bu nedenle, bu oluşum ve yığışıma, devletin adına dayanılarak Türk ulusu denir.Türk ulusu da kalubeladan beri (Allah'la yaratışları sırasında insanlar arasında yapıldığı kabul edilen sözleşme için kullanılan deyim) beri Türkiye adıyla anılan yeryüzü parçasına kendi adını vermiştir. Neden Türkiye de Mürdiye ya da Kürdiye değil, bunu bana değil, nedeniyle birlikte bu topraklara bu adı verenlere sorun. Vallahi de billahi de sanki ilkokul birinci sınıfta ders verir gibiyim. Kimi ulema ve aşiret reisi beni bu duruma düşürdü!

DEM Parti'nin "kurmay heyeti", Kürt sorununun çözümünün "anadilde eğitim" ve "Kürt kimliğinin kabul edilmesi"nden geçtiğine işaret ediyormuş ve bu da yeni anayasa tartışmasını açmaktaymış. Kuşkusuz öyle olacak! Ben fakir bu heyete ve bilumum "Kürtçüler"e ofsayta düşmemeleri için benim Türkiye'nin Sırat Köprüsü Açılım Masalı 1 adlı kitabımı okumalarını tavsiye ettim, etmekteyim: Hiç olmazsa kendi tarihlerini biraz öğrenirler.

Anam babam, biraz devlet(ler) hukuku okuyun. Ezberleyerek öğrenin: Bir üniter devlette onun dilinden başka bir dil öğretim dili olamaz ama devlet ulusunun içinde yer alan unsurların dilini öğretmekle de yükümlüdür. Daha açık yazayım: AKP hükümeti, istenmesi durumunda, okullarda ya da kurslarda Kürtçenin öğretilmesini ve öğrenilmesini sağlamak zorundadır. Amma ve lakin Türkiye okullarında Kürtçe, Lazca, Boşnakça, Pomakça ve başka bir yerel dille öğretim yapılamaz. Hemen "Ya Almanca, Fransızca, İtalyanca, falanca ne olacak" diye sormayın, onlar Türkiye'de yerel dil değil.

Kimileri barış yapmak (!)