Lingua franca ya da geçer dil, ortak bir dili ya da lehçeyi paylaşmayan insanların birbiriyle iletişim kurmak için kullandığı ortak dildir. Lingua francalar insan tarihi boyunca, ticari, kültürel, dini, yönetimsel veya diplomatik gereklilikler dolayısı ile gelişmiş, farklı değişik uluslardan bilimciler ve akademisyenler arasındaki iletişimi sağlamak için de kullanılmıştır.
Terimin ismi ortaçağda denizciler ve tüccarlar tarafından 11. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar konuşulmuş, Latin dili temelli bir pidgin1 olan Akdeniz Lingua Francası'ndan (Sabir)2 almıştır ve lingua franca, İtalyancada Frenk dili anlamına gelmektedir. Eğer bir dil belli bir bölgede yaşayan farklı gruplar yerine bütün dünya çapında geçer dil statüsüne sahip ise dünya dili olarak adlandırılır.
Lingua francalar antik çağlardan beri var olmuştur. Latince ve Koini Yunancası, Roma İmparatorluğu ile Helen kültüründe geçer dil statüsünde konuşulmuştur. Akadca ve Aramice de Ortadoğu'da eski zamanlarda geçer dil olmuştur.
İNGİLİZCENİN OĞUNLUĞUN ANADİLİ OLDUĞU BÖLGELERİngilizcenin resmi dil olduğu ancak çoğunluğun anadili olmadığı ülkeler: Birleşik Krallık'ın kolonicilik yolu ile dünyanın büyük bir kesimi denetim altına alması, bu bölgelerde İngilizcenin yönetimde kullanılmasına yol açmıştır. Bunun sonucunda kolonicilik dönemi bitmesine karşın, pek çok yüksek etnik ve dilsel çeşitliliğe sahip eski koloni ülkesi İngilizceyi resmi dilleri olarak benimsemiştir. İngilizce aynı zamanda günümüzde bir dünya dilidir. Fransızca da benzer bir şekilde Fransız ve Belçika koloniciliği yolu ile günümüzde hâlâ Batı ve Orta Afrika ülkelerinde geçer dildir ve resmi statüye sahiptir.
Eskiden Rus İmparatorluğu veya Sovyetler Birliği'nin bir parçası olmuş veya etkisi altında kalmış Kafkaslar, Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya gibi bölgelerde Rusça hâlâ bir lingua francadır.
Hindustani (Hintçe-Urduca) ise Pakistan ve Kuzey Hindistan'da lingua francadır.
Özellikle Arunaçel Pradeş gibi etnik açıdan yüksek çeşitlilik gösteren bölgelerde de Hintçe, toplumun yüzde 90'ı tarafından anadilleri olmamasına karşın konuşulmaktadır. Malaycanın bir varyantı olan Endonezce ve Cavacanın ülkede daha çok konuşanı bulunmasına karşın Endonezya'nın tek resmi dilidir. Türkçe, Osmanlı yönetimi boyunca Anadolu ve Balkanlar başta olmak üzere Osmanlı topraklarında lingua franca görevi görmüştür. Farsça ise İran'da bulunan çeşitli azınlıklar arasında iletişimin sağlanmasında rol oynar.
Svahili Doğu Afrika'daki Bantular arasında 18. yüzyıl civarında yayılmış, kolonicilerin bu dili yönetim dili seçmesi ile de güçlenerek bölgede geçer dil statüsünü korumuştur. Hausa dili de Batı Afrika ve Kuzey Nijerya'daki çeşitli farklı etnik gruplara mensup bireylerin birbirleri ile iletişimine olanak tanıdığı için bir lingua franca olarak nitelendirilebilir.
Anadolu'da MÖ 2 bin yılda çivi yazısı ile yazılan ve Hint-Avrupa dil ailesinin en eski dili olan Hititçe ülke topraklarındaki en eski dillerden kabul edilmektedir. Ayrıca Anadolu tarihinde konuşulan diğer diller arasında Luvice, Palaca, Lidce ve Luvi grubunda bulunan Likçe, Lidca ve Milyanca bulunmaktadır.
Türkiye'nin günümüz sınırları içerisinde tarihsel olarak birçok ölü dil ve konuşulan diller bulunmaktadır. MÖ 2 bin yılda çivi yazısı ile yazılan ve Hint-Avrupa dil ailesinin en eski dili olan Hititçe ülke topraklarındaki en eski dillerden kabul edilmektedir. Ayrıca Anadolu tarihinde konuşulan diğer diller arasında Luvice, Palaca, Lidce ve Luvi grubundan Likçe, Lidca ve Milyanca bulunmaktadır. Ancak bu diller belli bir tarihsel dönemde Grekleşmesi ya da Helenleştirme sonucu bölgedeki Yunanca ve lehçelerinin azınlıkların asimilasyon (özümlenme) olması sonucu bu dillerin öldüğüne inanılıyor. Bölgede kurulan Urartu Krallığı tarafından MÖ 9. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar kullanılmıştır.

45