Cumhuriyet'e suikast!...

"Eski Yazılar" dizisi bitmedi, daha iki yazı var. Ama içime düşen, burnuma gelen bir suikast ve fesat çevirme kuşkusu ve kokusu hemen bir tavır koymam gerektirdiğini düşündürdü. Konu Cumhuriyet gazetesi olunca iki elim kanda olsa da hemen davranırım.Hayatım boyunca Cumhuriyet gazetesinde yazmak istedim. İstedim ama hiçbir zaman kimseden iş istemedim. "İş" her zaman bana verildi. 1990'ların başında Pera Palas'ta ilk kez karşılaştığım rahmetli İlhan Selçuk, dergilerde yayımlanan yazılarımı çok beğendiğini söyledikten sonra "Bana bir uğra" dedi. Saat ve günü belli olmayan randevulara gitmediğimi nereden bilsin İlhan Selçuk. Hürriyet'ten hükümet baskısıyla atıldığım zaman (2012) Cumhuriyet'te yazmam söz konusu olmuş ama o zamanki yöneticiler istememiş. Sonunda 2018'de hayalime kavuştum ve Cumhuriyet'te yazmaya başladım.Cumhuriyet gazetesi benim için Türkiye Cumhuriyeti'nin DNA'sını taşıyan bir canlı varlıktır. Laik ve demokratik Cumhuriyeti savunduğum için AKP hükümetinin yoğun baskısıyla Hürriyet gazetesinden attırılmıştım. Şimdi bu Cumhuriyeti adı Cumhuriyet olan gazetede savunmaktayım. Türkiye Cumhuriyeti benim kişisel sorunum ve sorumluluğumdur. Dolayısıyla gazete de benim kişisel sorunum ve sorumluluğumdur.Bir süre önce Cumhuriyet Vakfı'nın bir üyesi bütün yazarlara olduğu gibi bana da bir mektup gönderdi. Mektupta bir yolsuzluktan söz ediyordu. Derken bir mahkemenin, bu konuda açılan iki davayı reddettiğini öğrendim ve bir vakıf yöneticisinin gazete yazarlarını bir anlaşmazlığa ortak etme çabasına şaşırmıştım.Gazetede odam yoktur. Gazete binasına yılda bazı zorunlu durumlar dışında gitmem. Bu nedenle gazetede olan bitenin iç yüzünü bilmem olanaksız. Öğrenmek de istemem. Ama buna karşın "bela"dan kaçmak mümkün olmuyor.Gençlik arkadaşlarımdan biri "Lan olum, senin gazatada neler dönüyormuş da senin habarın bile yok" diyerek hiç sevmediğim WhatsApp meretiyle bana bir ileti gönderdi. İletinin sahibi Fatih Portakal. Fatih Portakal'ın "Twitter" (bu mereti de kullanmam) marifetiyle dünyaya gönderdiği metin şöyle:"Türkiye bunu da gördü. Vakfıyla yazarlarıyla demokrasi naraları atan cumhuriyetgzt genel yayın yönetmeninin yazısını bugün yayımlamadı. Gazetecilik ahlakını sorgulayan TMollaveisoglu duruşundan dolayı sizi tebrik ediyorum. Yüzü kızarması gereken kodomanlarsa susuyor ve yasak getiriyor. Yazık!!!"Bu yetmezmiş gibi, bir de Fatih Portakal'ın televizyonda yaptığı konuşmanın kaydını da gönderdi bizim ağa... İki girişimden de Fatih Portakal'ın çok saldırgan bir dedikoducu olduğu, partilere başkan, gazetelere yönetici atamaya varan bir megalomaniye kapıldığı anlaşılmakta! Buna "mesleki yozlaşma" denir ki tedavisi yoktur.Metnin kötü Türkçesini dert edinmeyelim. "Vakfıyla, yazarlarıyla demokrasi naraları atan Cumhuriyet gazetesi" dendiğine göre gazetenin bir yazarı olarak benim de kimliğim, kişiliğim hedef alınmış. Hedef alan kim Fatih Portakal. Fatih Portakal kim Bir televiyon sunucusu. O kadar! Hakaret ettiği Özdemir İnce ise TRT'yi kuran ekibin planlamacısı, daha sonra "Türkiye Televizyonları Program