CHP'nin ortak olmayan aklı

AKP, 14 Ağustos 2001 tarihinde R.T. Erdoğan liderliğinde kurulmuştu. Okuyacağınız yazı, partinin kuruluşundan 33 gün sonra, 16 Eylül 2001 günü Hürriyet Pazar'da "AK Parti'nin Kollektif Aklı" adıyla yayımlanmıştı. Bu yazıyı yazdığım için kendimle gurur duyuyorum. Ancak, patenti R.T. Erdoğan'a ait, uygar toplumların dillerinde anlamlı bir karşılığı olmayan bu "laf"ın CHP liderlerinin diline bulaşmış olmasından dolayı da isyan ediyordum. Her fırsatta gazetede yazdım, TELE 1'de kaç kez söyledim. Danışmanlarla haber yolladım.

Ortak akıl diye bir akıl olamayacağını, bu kavramının faşizm ve totaliter rejimlerin diline ait olduğunu kaç kez yazdım ve "Ortak akıl başyüce R.T. Erdoğan'ın aklıdır" diye haykırdım. Sağır sultan duydu ama CHP duymadı. Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu'nun "bu sıfatla" ortak akılı kullandığını duyunca tehlikenin büyüdüğünü görüp "Yeter artık!" dedim ve ilk yazıyı bir kez daha yayımlamaya karar verdim. Beni asıl üzen, bu saçmalığı icat eden R.T. Erdoğan'ın bir kez kullanması ama CHP ileri gelenlerinin mal bulmuş Mağribi gibi sahip çıkması. CHP liderlerinin (beni bilen bilir ki) yazılarımı okumamaları umrumda bile değildir ama CHP kurum olarak bütün gazeteleri ve yazıları okumak zorundadır.

AK PARTİ'NİN KOLEKTİF AKLI (16.09.2001)

Franz Kafka'nın "Değişim" adlı romanının kahramanı Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendini hamamböceği olarak bulur.

Bizim teokratik devlet mecnunu, şeriat düşkünü, ümmet meftunu, Arapperest siyasal İslamcılarımız da tıpkı Gregor Samsa gibi bir sabah uyanınca kendilerini "muhafazakâr demokrat" olarak bulmuşlar.

"Bulmuşlar" diyorum, çünkü bu değişimin herhangi bir tanığı yok. Kendi sözleri. Kendi sözleri olunca da sabıkaları olduğu için inanmak biraz zor. Kimse kendilerinden değişmelerini istemedi. Çok önemli bir nedeni olmalı ki ağır suç işledikleri için yıllarca hapiste kalmış sabıkalılar gibi "Biz değiştik!" diyorlar.

R.T. Erdoğan ve arkadaşlarının değişip değişmemelerinin aslında beni ilgilendirmemesi gerekir. Ne var ki Cumhuriyet ve başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet ilkelerini içlerine sindirmeleri hem kendilerinin hem de ülkenin yararına. Bu nedenle değişim bu bağlamda ise buna kayıtsız kalmam olanaksız.

Bu konuda düşünmeyi sürdürelim: AK Parti'nin genel başkanı R.T. Erdoğan, roman kahramanı Gregor Samsa gibi bir mutasyona uğrayıp değişti diyelim. Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Bülent Arınç ve öteki zevat nasıl olup da hep birlikte koro ve kitle halinde değiştiler Aynı anda yumurtadan çıkarak kanatlanıp uçan kelebekler gibi.

Bunun da cevabı hazır. Akılları gibi (akılları kolektifmiş) değişimleri de kolektif bunların. Her şeyleri kolektif: Gözleri, kulakları, ağızları, elleri, ayakları... Her şeyleri kolektif!

İlk kez partinin kuruluş basın toplantısında "kolektif akıl"dan söz etmişti R.T. Erdoğan. 26 Ağustos 2001 tarihli Akit gazetesinde yayımlanan röportajında da bu kavramı kullanıyor.

Gazetenin muhabirleri Serdar Arseven ile Kenan Kıran ortaklaşa soruyorlar:

"Ak Parti, seçime kadar herhangi bir koalisyonun içinde yer alabilir mi Böyle bir teklif gelse..."

R.T. Erdoğan yanıtlıyor:

"Bu benim tek başına karar verebileceğim bir konu değil. Az önce de söyledim. Biz bir kolektif aklın temsil edildiği bir parti olacağız. Bu konu gündeme gelirse oturup kendi aramızda konuşuruz. Bu konuda konuşmak için çok erken."

R.T. Erdoğan'ın "Daha önce söyledim" dediği cümle de şu:

"Bir diğer özelliğimiz, tekelci liderlik anlayışına son vermektir. Kolektif aklın temsil edildiği bir liderlik anlayışını benimsiyoruz."

"Kolektif akıl" kavramı gündemin hayhuyu arasında dikkatlerden kaçtı. Oysa basının, öteki politikacıların, siyasetbilimcilerin, toplumbilimcilerin duydukları zaman tüylerini diken diken etmesi gereken bir kavram bu. R.T. Erdoğan bu kavramı anlamını bilerek mi kullandı, bilimsel konuşma merakını tatmin için mi, yoksa "ilmi malumatı zaruriyye" sahibi olduğunu dosta düşmana kanıtlamak için mi