Mikâil Yaprak kardeşime şifalar diliyorum!
Bu sene (2024) içinde, belki de şimdiye kadar yapmadığım bir şekilde, hizmet faaliyetlerinin içinde, memleketin her bölgesine gittim.
En son, gazetemiz Genel Müdürü Ramazan Bayram'ın, yazarlarımızla alâkalı, gazete merkezinde yapılacak vâki dâvetine, 1 Kasım tarihinde iştirak etmemiz oldu.
Toplantı salonunda, en önde, gazetenin ilk senelerinden beri yazan üç kadîm yazar (İslâm Yaşar, Abdil Yıldırım ve ben) beraber, yan yana oturmuştuk. Gözüm, yine eski yazarlardan; Mikâil Yaprak ve Ahmed Özdemir'i de aradı. Ama göremedim. Biraz sonra bir baktım, Mikâil Yaprak, arka çaprazımda oturuyor. Selâmlaştık. O arada, toplantı seyrini tâkib ediyorduk. Bir ara arkaya dönüp, Mikâil'i de yanımıza çağırayım istedim. Kare tamamlansın dedim. Dördümüz de akrandık. Biraz konuşmalara daldık.
Tam o anda, arka taraftan, onun olduğu yerden, bir gürültü, patırtı oldu. Bir baktım, Mikâil kardeşim sandalyeden düşmüş. Arkadaşlar oraya gitti, ben de hemen kalkıp gittim. Basit bir baş dönmesi, tansiyon yükselmesi sandım. Allah'tan ki, orada bulunan üç tabib arkadaşımız ilk müdahaleyi yaptı. O arada, yerde yatarken, "ne oldu, ne olmadı" derken, Şükrü Bulut bir lâtife yaptı. "Kalk bak, yoksa resmini çekerim" dedi, gülüştük. O da, şöyle bir doğrulur gibi yaptı.
Ama sonradan anladık ki, vaziyet vahimmiş. Ambulans çağırıldı ve İsmail Tezer kardeşimizin refakatinde Mikâil kardeşimiz, hastahaneye kaldırıldı. Aldığımız habere göre de, beyninde ve akciğerinde problem olduğu için yoğun bakıma alındığıydı. Dua ettik, arkadaş grublarımızdan dua talebinde bulunduk.