Hasan Diyarbakır

29 Temmuz 2024 günü, 70'li senelerden talebelik arkadaşımız, Rizeli Cafer Arslan aradı: "Hasan Diyarbakır'ın vefat ettiği haberi geldi, doğru mu acaba" dedi.

Şaşırmıştım. Hasan ile ara sıra haberleşiyorduk. Nedir, ne değildir Diye sağa-sola sordum, pek haberdar değiller. Sonra, aklıma 80'li senelerde Erzurum'da iken, Üniversite'de, tıp fakültesinde hoca olan, amcasının oğlu Semih Diyarbakır'ı aramak geldi. Konuştuk, maalesef doğru imiş. Çok üzüldüm. Zihnim yine, mâzi derelerine doğru yolculuğa çıktı.

Onunla, 70'li senelerde Ankara'da, talebelik arkadaşıydık. Has bir Dadaş, hakikatten de, köyünün yeni adı da "Dadaş köy" idi. Hasbi, mert ve haksızlığa karşı idi. 70'lerin ilk yarısında, Ankara'daki Yeni Asya muarızlığında, birçok kimse bize karşı iken sadece, onların kaldığı "Bahçelievler köşk" dershanesi ve bizim Dışkapı Ferah Ap. gibi, bir iki dershanemiz azınlıkta kalmıştı. Onların kaldığı köşk dershanesi, daha ziyade, Erzurumlu arkadaşların kaldığı bir yerdi. O zaman AP Erzurum milletvekili, rahmetli Osman Demirci hoca da, orada kalırdı. Yine rahmetli Kırkıncı hoca, o hadislerde bize moral verir, sık, sık Vahded Yılmaz ağabeyi oraya yollardı. Hasan, o zaman İktisat fakültesinde okuyordu.

1981 senesinde, ben Erzurum'dan evlenip. Oraya gelince görüşmüştük ve benim gelmeme çok sevinmişti. Artık bana "enişte" diyordu. 80 ihtilâlinden sonra, maalesef Erzurum'un başı çektiği "konseyciler taraftarlığı" cemaatimiz büyük bir darbe vurmuştu. O zamanlar, dershanelerde kalıp da, Yeni Asya okuyan arkadaşlara rahat verilmiyordu.

Bir gün iş yerinde, bir baktım, yanıma İstanbul'dan; "Haşim Gayberi, Faris Kaya, Hasan Kondu ve Mesud Zeybek" geldiler. Selam kelâmdan sonra, geliş maksadlarını söylediler. "Osman kardeş, bizi buraya Kutlular ağabey yolladı, selâmı var. Dershanelerde rahatsız olan arkadaşlar için bir yer açmamız için sana geldik" deyince, "iyi de, ben hem evliyim, hem de, tek başıma nasıl yapacağım" dedim. "Dr. Hüseyin Özdemir kardeş de burada, ihtisas yapıyor, onu da bulur, beraber konuşuruz" dediler. Buna çok sevinmiştim. Hüseyin İstanbul, biz de Ankara'da, aynı senelerde talebeydik. Üstelik de Hüseyin, Hem İstanbul Gençlik Teşkilâtı başkanı, hem de, "Köprü" dergimizin sahibi idi. Yani, faal ve ehl-i hizmet bir kardeşimizdi. Ama Erzurum'da olduğunu bilmiyordum, buna sevindim.

Hemen onun yanına gittik, ona da anlattılar. İkimiz de "tamam" dedik. Bir yer bulur, kardeşlerimizi istihdam ederdik ama başlarında müdebbir olarak kim duracaktı Hüseyin de, ben de evliydik. (sonradan konuştuğumuzda, ikimizin hanımlarının da ortaokulda sınıf arkadaşı olduklarını öğrendik) Aklıma birden, Hasan Diyarbakır geldi. O, hem Erzurumlu, hem bekâr, hem de ehl-i hizmetti. Onu bulduk, konuştuk. O arada, İstanbul'dan gelen arkadaşlar, bizim evde misafir kalıyorlardı. Hasan, "tamam" dedi. İstanbullu arkadaşlar da, gönül rahatlığı ile işi, bize havale edip, İstanbul'a döndüler.