Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin, Şark (Doğu) Üniversitesinin, DP tarafından hayata geçirilmesi üzerine, Emirdağ Lâhikasında şöyle bir ifadesi var:
"İşte, nasıl ki bu vatan ve millette Risale-i Nur –emniyet ve asayişin ihlâline sair memleketlerden daha ziyade esbab bulunmasına rağmen– asayişi temin etmesi gösteriyor ki, o Doğu Üniversitesinin tesisi, beşeri müsalemet-i umumiyeye mazhar kılacaktır. ünkü şimdi tahribat manevî olduğu için, ona mukabil tamirci manevî bir atom bombası lâzımdır.
"İşte, bu zamanda tahribatın manevî olduğuna ve ona karşı mukabelenin de ancak tamirci manevî atom bombasıyla mümkün olabileceğine kat'î bir delil olarak, üniversitenin mebde ve çekirdeği olan Risale-i Nur'un bu otuz sene içerisinde Avrupa'dan gelen dehşetli dalâlet ve felsefe ve dinsizlik hücumlarına bir set teşkil etmesidir. O manevî tahribata karşı Risale-i Nur tamirci ve manevî bir atom bombası olmuş."
Evet, İslâm deccalı olan Süfyan ve onun gizli- açık komiteleri ile yapılan, "Din öldürülecektir!" sloganlı manevî tahribat, bir asırdır başımızın belâsı oldu. Şu anda, garip karşıladığımız ahlâksızlığın her türlüsü de onun eseri ve neticesi.
Cenab-ı Hak da, ona mukabil, Üstad Bediüzzaman'ı bu millete gönderip, onun dinsizliğe karşı mücahadesi olan Risâle-i Nurlarla, o ehl-i zındıkanın tepesine adeta bir atom bombası gibi düşürtmüştür.
Resmen ve kanunen yasak olmayıp, keyfen yasaklı muamelesi gören Risale-i Nurların neşri, her ne kadar "sırren tenevveret" düsturuyla gizli yapılıyorduysa da, bu cihadın açığa çıkması, 21 Şubat 1970 tarihinde, "Nurun kumandanı" Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin tensib, teşvik ve gayretleriyle neşir hayatına başlayan Yeni Asya gazetemiz, Risale-i Nurların matbuattaki sesi ve nâşiri olmuştur. O yasaklı zamanlarda, Risale-i Nurlardaki hakikatler açıktan anlatılamazken, Yeni Asya, bir nev'i onun ileri karakolu gibi, matbuat âleminde faaliyete başlayarak, o nurları âleme ilân etmiştir.