Türkiye'nin gerek iktidarın eylemleri gerek muhalefetin stratejileri üzerinden yıllardır normalleşme tartışmalarının içinde sürükleniyor olması hiçbir şey değilse tek bir şey söylüyor. O da içinde bulunduğumuz durumun anormal olduğu.
İktidarın en büyük kurucu ortağının genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı sıfatıyla Erdoğan'ın ortak olduğu partiler dışındaki siyasi aktörlerle aynı fotoğrafa girmesi neredeyse tarihin kırılma noktası gibi okunuyor. Üstelik milli gün resepsiyonu ya da meclisin açılışı gibi tanımı itibarıyla zaten ülkedeki herkesi kucaklaması gereken günlerde bile durum bu.
Cumhurbaşkanının başka siyasi partilerle mutat aralıklarla, her ay olmasına gerek yok bilemediniz senede iki defa, görüşmesini, fikir alışverişi yapmasını unutalı çok oldu. Senede bir kez o da anayasada yazan bir törende tokalaşmasının bile istisna haline gelmesi anormallik değilse nedir
Mesele Cumhurbaşkanı'nın genel kurulda diğer liderlerle tokalaşmasını, akşam da bir odada hep birlikte fotoğraf vermesini eleştirmek değil. Sorun bu fotoğrafların "iç cephe tahkimatı" olarak okunmasına izin vermeyen bir siyasi kutuplaşmanın varlığı.
Daha bir sene önce Devlet Bahçeli'nin DEM Parti heyeti ile tokalaşması, akşamına da CHP Genel Başkanı Özel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdikleri fotoğraflar Türk siyasetinin geleceğine dair ihtiyatlı da olsa iyimser öngörülerde bulunulmasına sebep olmuştu.
O fotoğrafın ardından siyasal alan Cumhuriyet tarihinde darbe dönemleri dışında görülmediği kadar daraldı. Ülkenin en büyük şehrinin belediye başkanının tutuklanmasını onlarca CHPli büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanının hapsi izledi.
TBMM'nin açılışında CHP'nin olmaması bu normalleşme fotoğrafının en temel eksiği. 2024 yerel seçimlerinden bu yana AK Parti'den daha fazla oy olan siyasi partisi haline gelen bir oluşumun Meclisin açılışı gibi önemli bir günde sebep ne olursa olsun bulunmaması ortada "normal" gitmeyen bir şeylerin olduğunu söylüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu döneminde de CHP benzer tavırlar takip etmişti. Kılıçdaroğlu'nun 2023 seçimlerindeki adaylık ısrarı Türk siyasetini okumaktaki problemli yaklaşımının bir yansıması idi. Kapsayıcı ve "normal" dil kurabilmek için aktivizmden vaz geçmesi gerektiğini görmekte gecikmesi de bunun devamı oldu. Dolayısıyla o dönemde CHP'yi normalleşememekle eleştirmek, dozu durduğunuz yere göre değişse de, doğru ve meşru idi.
Özgür Özel'in genel başkan olması sonrasında yaşanan süreç ise bu seneki fotoğrafta CHP'nin eksikliğinin sorumluluğunu ana muhalefet partisine yüklemeye izin vermiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı odada liderlerin bir araya gelmesinin geçen seneki heyecanı oluşturmaması Türk siyasetinin içinden geçtiği darboğazın oluşturduğu psikolojinin bir fotoğraf ile düzelmeyeceğini gösteriyor.