Kanıksıyor muyuz kaçıyor muyuz

Her zaman ifade edilen ve nedense içten içe gurur duyulan bir kanaat: Türkiye'de bir haftada yaşananlarla İsveç bir yıl idare eder. Ya da tersi. Orada bir yılda konuşulanları biz üç günde tüketiriz.

Bu yaklaşımın ne kadar sağlıklı olduğu ciddi tartışma konusu. Bu kadar yüksek tansiyon ve anomalinin sıradanlaşması ani çöküşlerin, beklenmedik kırılmaların ayak sesleri ya da içten bir çürüyüşün yansıması olarak da okunabilir.

2024 seçimlerinden sonra kararsız ve oy vermeyeceğini ifade edenlerin yakın tarihte hiç olmadığı kadar yükselmesi toplumun kurumsal siyasete ciddi bir mesafe koymasının göstergesi idi. Seçimlere katılım oranının yüzde 90'lara dayandığı bir ülkede her üç kişiden en az biri yarın seçim olsa ne yapacağına dair bir fikrinin olmadığını ifade eder hale gelmişti. 19 Mart buna sert bir müdahalede bulundu. Toplum mecburiyetten tekrar siyasallaştı.

Demokrasi standartları yüksek bir ülkede siyasete mesafeli olmak anlaşılabilirken kendisini ifade edebilmenin neredeyse tek yolunun sandığa indirgendiği bir ülkede o kalan tek yola da uzak durmak ülkenin bugününe ve geleceğine de uzak durmak anlamına geliyor.

Yaşadığı memleketin kısa vadeli geleceğinden değil en azından orta vadeli kaderinden de umut kesmenin en doğrudan göstergelerinden biri dış göç. Önünde verimli ve uzun bir dönem olan genç-orta yaş kuşağı kimi zaman mevcut standardının altında bir yaşamı tercih ederek başka ülkelere gidiyor.

TÜİK'in rakamları ile her yıl yüzbinlerce kişi Türkiye'den ayrılmayı tercih ediyor. Ve rakam her yıl neredeyse katlanarak artıyor. Yıllık gidenler 2021'de 287 bin, 2022'de 466 bin, 2023'te 714 bin. Bunların hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil ama trend çok şey söylüyor.

Gerek yatırım gerek yeni bir hayat kaygısı ile 2024 yılında Türkiye'de yerleşik kişilerin başka ülkelerde gayrimenkul alımı içim harcadığı para 2 milyar 513 milyon dolar oldu. Bu rakam 2023'te bu sebeple dışarı giden paranın yüzde 20 üstünde. 2025'te bu yükselişin devam etmemesi için bir sebep yok. Yurtdışında gayrimenkul alımındaki temel motivasyon kaynağı ise altın vize almak. Yani Türk pasaportu ile gidilemeyen ülkelere gidebilmek ve vize sınırlamalarına tabi olmamak için bir çıkış yolu bulmak.

Ev Türk toplumunda sadece yatırım değil aynı zamanda hayatın merkezi. Yani evinizi nereye kuruyorsanız kendinizin ve çocuklarınızın geleceğini de orada görüyorsunuz demek. Geçen yılın yurtiçi ve yurtdışı ev taşıma rakamlarında İngiltere'ye taşınma talebi neredeyse iki kat artmış durumda.

Avrupa Birliği'ne 2024'te vize için başvuran 1.2 milyon kişiden yaklaşık 1 milyonuna vize verilmiş. AB rakamlarına göre bunun 645 bini de çok girişli vize. Bu rakama Türkiye'den bakarsak 645 bin "çok çıkışlı" vize sahibi var. O da sadece bir yılda.

Tüm bunlar toplumun genel duygu durumunun da bir yansıması. Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın Konda ile gerçekleştirdiği araştırmada üniversiteli gençlerin yüzde 38'i kendisini kötü ya da çok kötü hissediyor. İyi ya da çok iyi hissedenler yüzde 27. Üçte ikisi bursa ihtiyacı olduğunu söylüyor. Aile bütçelerine ayda giren toplam paranın 50 bin ve üzerinde olduğunu söyleyenlerin oranının yüzde 11 olduğuna bakınca bu da çok normal.