İnsan sevmediği ile sınanırmış. 7 Ekim 2023 sonrasında başlayan İsrail'in vahşi saldırısının en güçlü destekçisi ve bu saldırıları sürdürülebilir kılan ABD'nin, Gazze'yi kendi otelleri ile dolu bir tatil merkezi olarak tanımlayan başkanı Trump'ın planı akan kanın durması için en büyük umut olmuş durumda.
Planın artıları ve eksileri üzerinde birçok değerlendirme yapılabilir. Şu anda süren pazarlıkların anlamlı kılan en önemli unsur iki yıl içerisinde öldürülen on binlerce insana yenilerinin eklenmemesi ihtimali ve defalarca göç etmek zorunda kalan milyonların zaman içerisinde eski yerlerine dönebilecek olması. Hayatlarında tutunacakları bir nirengi noktası kalmayan Gazzelilerin tüm acıların üzerine yeni bir başlangıç yapabileceklerini düşünmek yaşanan bu kadar acıdan sonra bir nebze de olsa iyi geliyor. Bir Filistinlinin son 24 saatte daha az saldırı sesi duymasını görüşmelere bağlaması bile bu umudun yansıması. Yoksa plan ne onurlu bir gelecek ne de adil bir hesaplaşma içeriyor.
Anlaşmanın gerek maddelerindeki eksikler gerek uygulanabilirliği konusunda çok fazla tereddüt var. Filistin konusunun en temel başlıkları olan Kudüs'ün statüsü ya da mültecilerin geri dönüşünün bir ateşkes anlaşmasında yer almamasından doğalı yok. Ancak Batı Şeria ya da Gazze'nin nihai statüsü de muğlak bir geleceğe havale ediliyor.
Hamas'ın rehineleri tek seferde teslim ettikten sonra elinde pazarlık unsuru kalmaması sürecin geleceğini örgütün sahici bir karar alıp almayacağına bırakıyor. Bu plan eğer kabul edilecekse Hamas'ın varlık sebebini, neyi başarıp başarmadığını, Filistinlileri temsil etme meşruiyetini ve gelecekteki konumunu radikal bir şekilde gözden geçirmesi şart.
Görüşlerine saygı duyduğum bir isim "Hamas'ın 7 Ekim saldırılarının Filistin ihtilafında rasyonaliteyi yok ettiğini" belirtince ister istemez 7 Ekim öncesi geliyor akla. Artık nasıl tanımlanacaksa "rasyonalite" henüz hayatta iken çıplak bedenleri ile Gazze ablukasını delmeye çalışan Filistinlilerin İsrailli keskin nişancılar tarafından eğlence olsun diye vücutlarının farklı yerlerinden vuruldukları bir hafıza o topraklarda hala duruyor. 7 Ekim'den bu yana yaşananlar ise geçmiş acıları katlayan bir travma yarattı.
Velev ki Hamas kendisini feshetmek de dahil tüm istenen kararları aldı. Rehineleri teslim etti, silahları bıraktı –ki Gazze'deki tek silahlı güç hiçbir zaman tek başına Hamas değildi- ve kendisine dayatılan şartları kabul etti. Bu durumda anlaşmanın akıbetini bugüne kadar hiçbir insani ya da hukuki kriterin kendisini bağlamadığını defalarca ispatlamış bir İsrail'in ve Netanyahu'nun insafı belirleyecek.
Savaşmadan yoluna devam etmesi kendi varlık sebebi ile çelişen İsrail'in sürdürülebilir bir barışa bağlı kalması çok zor. Son iki yıl, İsrail'in Yahudi soykırımının üstüne bina ettiği meşruiyet algısını temelinden sarstı. Ancak oluşan meşruiyet boşluğunu silah ile dolduran bir ülke var ve bu cinin tekrar şişeye girmesi çok zor. Ahlaki üstünlük bir yana bölgesi için açık bir güvenlik riski oluşturan İsrail'in yeniden bir entegrasyon zemini oluşturması kolay olmayacak.
Anlaşmayı destekleyen İslam ülkelerinin Hamas üzerinde bir etkileri var ama hiçbirinin İsrail'i durduracak ya da yönlendirecek ne güçleri ne de bedel ödemeye hazır siyasi iradeleri var.