CHP kurultayı ve sonrası

CHP'nin hangisinin olağan hangisinin olağanüstü olduğunu ayırmakta kamuoyunun zorlandığı kurultaylarının sonuncusunu 2023 sonrasındaki diğerlerinden ayıran en temel fark baktığı yön. Önceki kurultaylarda 2023 seçim yenilgisi, partiye dönük operasyonlar, yargı süreçleri ile temel öncelik kriz yönetimi idi.

İlk kez geçen hafta sonu yapılan kurultayda CHP Türkiye'yi nasıl yöneteceğine dair bir çerçeve çizmeye çalıştı. Bunun doğal iki ayağından biri yeni program diğeri ise parti meclisi ve diğer kurullardaki isimler. Bunları kitlelerle buluşturan üçüncü ayak ise Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşması oldu.

İçeriğine geçmeden önce özellikle son bir yıldır yargı operasyonları, kayyım tartışmaları ile anılan ve birçok önemli aktörünün cezaevinde olduğu bir parti için enerjisi yüksek bir kurultay olduğunu kayda geçirmek gerek. Oy oranlarına yansıyan bu enerjinin seçimlere kadar sürüp sürmeyeceğini zaman gösterecek. Ancak Özgür Özel'in konuşmasına da eşlik eden bu psikoloji CHP'nin en önemli avantajı konumunda.

Özel genel başkan olarak beklentilerin üzerinde bir performans sergilemeye devam ediyor. Ekrem İmamoğlu gibi taşıyıcı bir figür içeride iken Özel'in performansı daha da önem kazanmış durumda. Özel de bu duruma uygun bir çizgi izliyor. Nitekim kurultayda aldığı destek en azından teşkilatın arkasında olduğunu gösteriyor.

Özel'in son kurultayda tamamlayamadığı eksik parti içerisinde Kılıçdaroğlu'na yakın isimleri kadrosuna dahil ederek parti içi parçalanmışlık fotoğrafına son vermekti. Engin Özkoç, Zeynel Emre gibi isimler yeni listede var ancak gerek Kılıçdaroğlu'nun kendisinin gerekse de ona yakın bazı isimlerin Özel'i buna zorlayacak bir tutum takınmadıkları da ortada.

CHP kurultayının bundan sonrası için anlam ifade eden belki de en önemli yeniliği ekonomi konusunda kadrosuna kattığı isimler oldu. Serkan Özcan, Kerim Rota, Güldem Atabay gibi isimlerin varlığı, seçmenin birinci gündemi olan ekonomide siyasal dil kurgulayabilen kişilerin CHP'de yer alması seçime giden süreçte belirleyici olabilir. Daha önce Gelecek Partisi'nde iken yaşanan konjonktürel ve ihtiyaca matuf bir birliktelik yerine daha eşitler arası ve organik bir katılım olmuş görünüyor. Kılıçdaroğlu'nun Haliç Kongre merkezindeki başarısız ekonomi programındaki belki de tek anlamlı sunumu yapan Selin Sayek Böke ile bu ekibin uyumlu çalışması CHP'nin kamuoyundaki "sadece eleştiren muhalefet" algısını dönüştürmekte işe yarayabilir.

Emine Uçak Erdoğan ve Sevgi Kılıç'ın da kıyafetlerinden önce siyasi duruşları ve kimlikleri ile CHP'de normalleşmeleri yine kimlik duvarlarının esnetilmesinde kritik tercihler.

CHP'nin gerek programında gerek kongresinde dönüşüm iddiasının dışında tuttuğu tek alan dış politika. AK Parti'nin toplum nezdinde en başarılı görüldüğü CHP'nin ise en çok eleştirildiği başlık bu. Yeni parti programında bugüne ve yarına dair yeni bir şey önermeyen, ilk söylendiğinde anlamlı olan ama bugün jenerik bir iyimser arzu dışında pratik karşılığı olmayan "Yurtta barış, dünyada barış" söylemi çevresinde dönen statik bir çerçeve var.

Tüm dünyada Avrupa'nın jeopolitik olarak gerileyen konumu, kıtanın kendi içerisindeki bölünmüşlüğü tartışılırken CHP dış politika söyleminin en somut hedefi AB üyeliği. Olumlu olmakla birlikte yetersiz ve eksik bu hedef Türkiye'nin, bölgenin ve dünyanın son 30 yılda geçirdiği evrimi ıskalıyor. Stratejik otonominin sadece dış ticaret başlığında kullanıldığı, başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri ile doğrudan ilişkilerin anılmadığı, Rusya ve Kıbrıs dışında komşulardan bahsedilmeyen, Türkiye'nin bölgesel angajmanlarının göz ardı edildiği metin yeni vizyon koymaktan ziyade teknokratik bir eski güzel günlere dönüş vadediyor. Parti programı ile hükümet programı elbette farklı ama demokrasi, yönetim, adalet ve ekonomi başlıklarındaki somut öneriler dış politikada da benzerinin yapılabileceğini gösteriyor. Nitekim Özel konuşmasında bu eksiği bir ölçüde tamamlamaya çalıştı.