Duhok - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi coğrafi genişliği, ekonomik hacmi ile orantısız şekilde Ortadoğu'da en fazla aktif düşünce kuruluşuna, uluslararası konferansa ve aktiviteye ev sahipliği yapan merkezlerden biri. Erbil ve Süleymaniye'de bölgenin ve ülkenin en büyük şehirlerinden ikisi olarak yıllık toplantıları düzenleniyor. Bu iki şehre Türkiye sınırına daha yakın Duhok'u da ilave etmek gerek.
Erbil ve Süleymaniye'den daha küçük olmasına göre her yıl düzenlenen Ortadoğu Barış ve Güvenlik Forumu toplantıları dünyanın birçok yerinden hiç küçümsenmeyecek bir kitleyi buraya getiriyor.
Duhok'taki toplantı böylesi bir organizasyon için uzun süresine (toplamda 5 gün), Erbil havalimanı ile arasındaki en az iki saat karayolculuğuna rağmen ciddi anlamda yabancı katılımcının rağbet ettiği bir yere dönüşmüş durumda. Ev sahibi Duhok Amerikan Kürdistan Üniversitesi her yıl düzenlediği konferans ile ciddi bir ilişki ağı inşa etmiş durumda.
Toplantının yıllık konuşmacı listesi, panel başlıkları ve aralardaki konuşmalar Kürt merkezli Ortadoğu okumasına dair önemli bir nabız veriyor. Bu sene aralarındaki bölgesel ve konu bazlı gerilimlere rağmen farklı Kürt yapıların hemen hepsinin Duhok'ta temsilcisi vardı. Eski Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir açış konuşmalarından biri yaparken toplantının ev sahibi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani'nin yanında SDG'den Mazlum Kobani ve İlham Ahmet yan yana oturuyordu. DEM Parti'den Cengiz Çandar da toplantının katılımcıları arasında ama onu Türkiye'deki Kürt siyasetinin temsilcisi olarak görmek yanlış olur. Birçok DEM Partili isim davet edilmiş olmasına rağmen üst düzeyde gelmemek Türkiye'deki süreç devam ederken SDG ile aynı kareye girmenin etkileri hesap edilmekten kaynaklanmış olabilir.
Mazlum Abdi konuşmasında "İlgili güçlerden ve başta komşumuz Türk devletinden şunu istiyoruz: Kurumlarımızın; emniyet, güvenlik, askeri ve idari kurumlarımızın Suriye devleti içerisine dahil olmasını (entegrasyonunu) kendileri için bir tehdit olarak görmesinler." diyerek Ankara'ya güvence vermeye çalıştı.
Mazlum Abdi'nin Beşar Esad'ın Suriye halkının direnişi sonucu devrildiğini söylerken kendilerinin Şam'la Esad döneminde nasıl işbirliği içinde olduklarını atlamasını bugünün Suriye'si ve yarınki muhtemel ortak gelecek açısından yok saymak mümkün.
Abdi'nin bu açıklamalarını şahin kanattan İlham Ahmed'in sonraki oturumdaki sözleriyle birlikte okumak gerek. SDG sözcüleri ısrarla kendilerinin Şara ile imzalanan 10 Mart anlaşmasının şartlarını yerine getirdiklerini ancak Şam'ın adım atmamakta direndiğinin altını çizdiler. Konferansta en çok konuşulan Suriye'den Şam'ın görüşlerini aktaracak resmi bir isim ise yoktu. Şara, Şaybani ve başka isimler davet edilmiş, hatta gelmeleri beklenirken muhtemelen SDG temsilcilerinin varlığı nedeniyle gelmediler.
Batı'dan ve özellikle ABD'den gelen katılımcılarda Ahmet Şara'nın kapasitesi ve gündemine dair tümüyle yersiz de sayılamayacak endişelerin hâkim olduğunu söylemek mümkün. Amerikalı isimler Trump yönetiminin yeni Suriye yönetimi ile bu kadar hızlı yakınlaşmasını hala anlamlandırmaya çalışıyor. Şara'nın kendi yakın kadrosunu tatmin etmek ile Suriye'nin ve dünyanın beklentilerini yönetmek arasında dengeyi korumakta zorlanması muhtemel.
Suriye ile ilgili algıları alttan alta şekillendiren ise özellikle Batılı gözlemcilerde seküler olmanın demokratik olmaktan daha önemli görülmesi. SDG demokratik bir yapı olmasa da seküler, Şara göreceli olarak daha çoğulcu bir temsil gücüne sahip olmasına rağmen İslamcı. Bu denge de Batı nezdinde SDG'yi daha muteber kılıyor. Arap Baharı'nda seküler diktatörleri Arap halk hareketlerine tercih eden Batı açısından değişen çok bir şey yok.

4