22 partilik yapı değişir mi

2002'de AK Parti'nin iktidar gelmesi, bazı partilerin baraj altında kalması dolayısıyla çok da adil olmayan bir meclis aritmetiği ile Türkiye'de yeni bir siyasi denge inşa etti. AK Parti kendisine verilen bu şansı iyi kullandı. Askeri-bürokratik vesayetin arkasında durduğu CHP ise bu dengeyi değiştirecek bir söylem kuramadı.

22 yıl dalgalı da olsa değişmeyen bu mimari 19 Mart 2024 yerel seçimlerinde çarpıcı şekilde değişti. CHP ilk kez AK Partiyi geçti. İktidar yerel idarelerde büyük oranda zayıfladı.

Hukukun araçsallaştırılması ile yerel yönetimlerdeki denge muhalefet aleyhine bir değişim gösterse de belediyelerdeki ağırlık değişmiş değil. En azından şimdilik. Bir sonraki yerel seçimlere girerken İstanbul'da CHP'li belediye sayısı yok denecek kadar azalırsa şaşırmamak gerek.

Ancak cumhurbaşkanlığı tartışmaları, yolsuzluk operasyonları, seçime daha üç yıl olmasına rağmen dolan meydanlar, protesto eylemleri, derinleşen ekonomik kriz, jeopolitik riskler 31 Mart'ta kurulan dengeyi değiştirmeye yetmedi. Hala CHP ve AK Parti birbirlerine çok yakın oylarla siyaseti belirliyorlar. MHP'yi iktidar, DEM Parti'yi muhalefet kanadında sisteme kattığımızda 22 partilik bir fotoğraf siyasetin ana çerçevesini çiziyor.

Bu genel yapıyı değiştirecek farklı gelişmeler yaşansa da birbirine alternatif olaylar bazen iktidarı bazen muhalefeti güçlendiriyor. Nihayetinde birbiriyle kesin şekilde yenişemeyen iki kutuplu bir sistem varlığını sürdürüyor.

Bu haftanın tartışması olan Leman'ın karikatürünün 31 Mart dengesini kalıcı olarak değiştirmesi de kolay değil. Eğer seçimlere yakın bir zamanda yaşansa idi sandık psikolojisinin de etkisi ile daha güçlü bir rol oynayabilirdi.

Karikatür meselesini her şeyden önce geçmiş bağlamı içinde değerlendirmek gerek. Hz. Peygamber'in karikatürünün yapılmasının ne tür bir sonuç doğurabileceğinin dünyada da Türkiye'de daha önce onlarca örneği yaşandı. En trajik olanı Fransa'da Charlie Hebdo saldırısı idi. Herhangi bir çizerin meselenin toplumsal boyutlarını boş verse bile bu hadiseyi bilmemesi imkânsız.

Karikatür tartışmasının ikinci bağlamı ise Leman dergisinin bizatihi kendisine ait. Leman ve temsil ettiği mizah anlayışı sürekli muhafazakarlarla, dindarlarla sorunlu bir ilişki kurdu. Özellikle başörtüsü tartışmalarında muhafazakarları rencide eden dergi kapaklarını görmek için internete girmek yeter. Leman sayfalarında sakallı, şalvarlı, çoğunlukla ceplerinden dolarlar da çıkan bir dindar tasviri var. Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildiğinde Hayrünnisa Gül ile ilgili kapak Leman'ın dindarlara dair duruşunun en akılda kalan örneklerinden. Leman'ın bu çizgisine ek olarak söz konusu karikatürün sahibinin geçmişi de tam bu yaklaşıma oturuyor. Böyle bir kayıt dururken Leman'ın son karikatürle ilgili açıklamasını geçmiş yokmuş gibi okumak mümkün değil.

Karikatürün Hz. Peygambere hakaret amacı taşımadığının altını çizmek gerek. Hatta altta Gazze'de yaşanan katliamlarla kurulan bir empati var. Ama bu empati orada resmedilenin Hz. Peygamber olarak algılanmasını engellemiyor.

Hz. Muhammed'in resminin yapılmamasının dini zeminini uzmanlar tartışır. Ancak her cemaatin şeyhine, mürşidine, onun eteğine sarıldığı, tuttuğu iple affedildiğini düşündüğü, gördüğü her bireyi kutsallaştıran bir toplumda Peygamber'in resminin yapılmamasının ne kadar isabetli olduğu ortada. Dinin yorumlanmasındaki derin farklara rağmen İslam toplumlarının üzerinde mutabık olduğu incelikli bir noktada benzer bir hassasiyeti göstermenin kimseye zararı yok. Burada dini bir tabudan çok bir saygı gösterme ve saygı bekleme durumu söz konusu.

Tartışmanın diğer tarafı da sorgulanmaya muhtaç. İslam'a göre haram, yanlış, yasak olan piyango gibi birçok uygulamanın devlet eliyle güçlendirildiği, "kul hakkı" kavramının çok önemli olduğu bir inancın temsilcilerinin hak hukuk meselesinde "maslahat" ya da "onlar geleceğine" mottoları ile her türlü hukuksuzluğu içselleştirebildikleri bir ortamda karikatüre gösterilen tepkilerde ise tutarsızlık var.