Kim korkar hain 'X'ten

Öncelikle şu önemli noktayı anında ve hemen açıklığa kavuşturalım: "X SALGINI" diye bir salgın hâlâ söz konusu değildir, "X HASTALIĞI" sadece muhtemel bir hastalık senaryosundan ibarettir, gerçek bir hastalık değildir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve örgüte üye ülkelerin uzmanları, yıllık toplantılarında yakın bir tarihte çıkabilecek yeni bir pandemiyi "X PANDEMİSİ" olarak kodlayıp bu muhtemel pandemiye karşı proaktif bazı eylem planlarını her yıl yeniden hazırlar. Bu planları da sık sık uluslararası toplantılarda ülke yöneticileri ve yetkililerle paylaşarak ülkelerin sağlık sistemlerini gelecekteki o muhtemel pandemiye karşı nasıl hazırlayacaklarını, dünya ölçeğinde nasıl bir işbirliği planı yapılması gerektiğini tartışmaya açarlar. Peki, bu tartışma, bu yeni korku nereden çıktı

Korkunun kaynağı öncelikle sosyal medyadaki klavye delikanlılarıdır. Ve onların çıkardığı bu tür yaygaralara asla kulak asmamak lazımdır. Bilelim ki şimdilik ortada mevcut bir ne "X" ne de "Y" pandemisi söz konusu değildir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ayrıca şunu da belirtelim: Bu tür bilinmeyen sağlık sorunlarını gerçek anlaşılıncaya kadar "X" harfiyle yani "bilinmeyen" olarak tanımlamak modern tıp biliminin yeni değil eski bir geleneğidir. Şimdilerde "metabolik sendrominsülin direnci" olarak adlandırdığımız ve nedenlerini de sonuçlarını da çok iyi anladığımız sağlık sorununu da uzun süre meseleyi anlayana kadar "SENDROM X" olarak tanımlanmıştı.

ÖZETİ ŞUDUR

SENDROM X BİR HAYALETTİR

Bugünlerde pek gündemde olan "X hastalığı" sadece bir varsayımsal bir terimdir, bir hayalettir. Prensip olarak Dünya Sağlık Örgütü yakın bir gelecekte ortaya çıkabilecek bir salgına karşı hepimizi uyarmak için böyle bir tanımı gündeme getirmiştir. Bizim yapmamız gereken adı ister "X", ister "Y", ister "Z" olsun bağışıklığımızı güçlü tutmak, kendimize iyi bakmak ve koruyucu önlemleri özellikle viral enfeksiyonların daha kolay yayıldığı kış aylarında mümkün olduğu ölçüde gündemde tutmaktır. Bu nedenle isterseniz gelin bir önceki bağışıklık uyarısı yazımızı biraz daha güncelleyelim, bağışıklığımıza nasıl daha çok güç kuvvet kazandıracağımız meselesini etraflıca ve yeniden hatırlayabileceğimiz kısa bir "BAĞIŞIKLIK TURU"na çıkalım.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

BAĞIŞIKLIK TURUNA HAZIR MIYIZ

1'İNCİ TUR

EVDEKİ BAĞIŞIKLIK ECZANEMİZ

Bağışıklığa güç veren besinlerin işe yaradığından en ufak bir kuşkunuz olmasın ve bugünlerde sofralar ekonomik imkânlar ölçüsünde aşağıdaki besinler ile donatılsın.

1- SÜLFÜR VE ALLİSİN ZENGİNİ BESİNLER: Soğan, sarımsak, lahana, karnabahar...

2- C VİTAMİNİ DEPOSU GIDALAR: Turunçgiller, kivi, yeşilbiber, yeşilliklerin tamamı...

3- HER TÜRLÜ BAHARAT: En başta zerdeçal, karabiber, kırmızıbiber...

4-PROBİYOTİK ZENGİNİ ÜRÜNLER: Turşular, sirkeler, yoğurt-peynir, kefir, boza, tarhana, şalgam, humus en önemlileri...

5-PROTEİN ZENGİNİ GIDALAR: Kırmızı et, tavuk, hindi, balık, yumurta, süt, bakliyat, çekirdekler...

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

2'NCİ TUR

DOĞAL BAĞIŞIKLIK TAKVİYELERİMİZ

1- C VE D VİTAMİNLERİ: Sadece gripte, nezlede değil, üst solunum yolu enfeksiyonlarının her çeşidinde hemen ve anında faydalanmaya çalıştığımız C vitamininin bağışıklığımızı gerçekten de güçlendirdiğini gösteren güvenilir çalışmalar var. Ama yine de bilelim ki C vitamini desteği soğuk algınlığının süresini kısaltmada zannettiğimiz kadar etkili değil. C vitamini etkisini daha ziyade grip ya da nezlenin belirtilerini hafifleterek gösteriyor. Son yıllarda daha güvenilir bir acil durum desteği olarak "gripnezle gündemi"ne giren D VİTAMİNİNE GELİNCE... D vitamini araştırmalara göre sadece bağışıklık sistemini koruma ve güçlendirmede değil, mevcut bir grip nezle ile mücadelede de oldukça etkili bir doğal destek. Bu nedenle son yıllarda D vitamini takviyeleri sadece grip, nezle ve benzeri sorunlarda değil, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının her tipinde de yaygın olarak kullanılıyor.