Sokakta kalan sorular

Göreve başlamadan önce anayasaya bağlı kalacağına dair TBMM'de namusu ve şerefi üzerine yemin eden AKP Genel Başkanı ve "Cumhurbaşkanı" Recep Tayyip Erdoğan, anayasayı yine ihlal etti. Anayasanın 34. maddesinde "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" ifadesi yer alırken, Erdoğan, AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında şu açıklamayı yaptı: "Utanmadan sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Siz 15 Temmuz'u görmediniz mi Nereye dökülürseniz dökülün; 15 Temmuz'da sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse, siz de dökülün, siz de aynı dersi alırsınız. Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız." Ortada, silahlı ve saldırılı toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasını ve darbe girişiminde bulunulmasını öneren kimse olmadığına göre, Erdoğan'ın bu açıklaması, anayasanın 34. maddesinin yok hükmünde sayılması, anayasal hakkını kullanan vatandaşların darbeci yerine konulması anlamına gelir!Dünyanın tüm demokratik ülkelerinde, protesto gösterileri yapmak temel bir haktır. Bu hak sadece diktatörlük rejimlerinde uygulanmaz. Erdoğan'ın bu açıklamayı yaparken, meşru olan "Gezi" protestoları yerine, gayri meşru olan 15 Temmuz darbe girişimini örnek göstermesi de gariptir. 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan Fethullah Gülen çetesiyle, o darbe girişiminin mağduru olan AKP hükümetinin ortak yanı, ikisinin de demokratik, laik hukuk devleti yerine, teokratik bir monarşi kurmak hedefine sahip olmalarıdır. 15 Temmuz, demokrasi düşmanlarıyla demokrasi taraftarlarının mücadelesi değildi, demokrasi düşmanlarının kendi içindeki bir mücadelenin sonucuydu. Nitekim, FETÖ olarak da anılan Fethullah Gülen çetesinin, AKP iktidarı döneminde, AKP'nin koruması ve kollaması altında, demokratik laik hukuk devletini yıkmaya yönelik girişimlerini, AKP hükümeti, FETÖ ile yolları ayırdıktan sonra da sürdürdü. "Ergenekon", "Balyoz", "OdaTV", "Casusluk" gibi sahte yargı süreçlerinden ve kumpaslarından sonra, devreye başka sahte yargı süreçleri ve kumpaslar girdi: 31 Mart İstanbul belediye seçimleri hukuka aykırı bir biçimde iptal edildi; emekli askerler ve komutanlar 28 Şubat darbe iddiasıyla tutuklandılar; işadamı Osman Kavala, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP milletvekili Enis Berberoğlu, CHP PM üyesi Eren Erdem, gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız, Murat Ağırel tutuklandılar; Montrö ve TSK içindeki laiklik karşıtı hareketler konusunda açıklama yapan