Her şey kurumların kimliklerini yitirmesiyle...

Güncel yaşamda zeki sandığınız bir adam, dünyanın çoktan çözdüğü sorunlar karşısında, geleneksel bir kültürel tıkanma içine hapsedilmişse aptallık birikmiş ve koyulaşmış toplumsal cehalete dönüşmüş demektir.

Geri kalmış ülkelerin dünyaya göreceli olarak az açılmış halkları, bu hapishanenin mahkûmlarıdır. Bedelini toplum olarak öderiz.

Televizyon, otomobil, gökdelen, telefon, AVM geleneksel kültürün pencerelerinin bazılarının açılmasını sağlayabilir. Fakat hepsini değil.

Tarihte bu pencereleri devrim adı verilen toplumsal depremler açmıştır. Yazı ile, dinlerle, bilimle, sanatla, teknoloji ile, felsefe ile ve örgütlenmiş toplumların insan ilişkileri bağlamında bilinçlenmeleri sonucu gelen bu devrimler, çağdaş dünyayı yaratmıştır. Fakat bu aydınlanmalar dünya toplumlarına, coğrafi, tarihi nedenlerle, homojen olarak dağılmamıştır.

KÖRLÜK VE CAHİLLİK

Türkiye insanı sayısız güncel konuda kaygı veren bir vurdumduymazlık sergiliyor.

Giderek daha karmaşık hale gelen dünyada cahil toplumların geri kalması, dünyadaki değişmelere olumlu tepki verememekten kaynaklanıyor. Açılmamış kültür pencereleri dünyayı algılamalarına olanak vermiyor.

Bizde bir politikacı büyük bir hata yapıyor ya da suç işliyor. Ama bir şey olmamış gibi işine devam ediyor. Toplumdan ses çıkmıyor. Toplum kültürünün o penceresi kapalı.

Aynı suçu işleyen Avrupalı işinden oluyor ya da istifa ediyor.

Yetersizlik, toplumsal cehaletin her alana yansımasıdır.

YAMALI TOPLUMSAL DÜZEN

Eğitim tam bir yamalı bohçadır. İlkokuldan üniversiteye kadar her eğitim kurumunun devlet, özel, vakıf türleri var.

Toplumsal kargaşa açık olarak gazete ve televizyonlara yansıyor. Hiçbir uygar ülkede bu kadar kaza, kadın cinayeti, bu kadar yolsuzluk, bu kadar yasadışılık, kural tanımazlık, polis baskısı, suçlu gazeteci, hiç suçu olmayan politikacı, alay edilen politikacı var mı

Bunların çokluğu Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırdı. En iyi dostlarımız, Türkiye'de arsa ve bina alan petrol şeyhleri. Bunlar dünya basınından öğrendiğimiz kadar, dünyanın en zengin despotları.

Cahil toplumun demokrasi hikâyesi seçimde bitti. 1950'den bu yana içini boşalttığımız demokrasi kavramını, aynı şekilde içini boşalttığımız "din"le birlikte, bu toplumun düşsel standartları olarak dayattık.

HALKI YALANLA AVUTMAK

Her şeyin sonu, bütün kurumların kimliklerini yitirmesiyle geldi. Her kurumun adı var, bazen görkemli yapıları var. Ama etkinliği simgesel. Toplumsal cehalet temelde bu anlama geliyor. Büyük Millet Meclisi, anayasal kurumlar, öğretim, sendikalar, demokrasi, hukuk, yasalarla ve uluslararası uygulamalarla tanımlanmış