Bir büyük bela bir büyük yarara dönüşmeli

Siyanürle altın ayrıştırma yasağı: Türkiye neredeyse bir haftadır hop oturup hop kalkıyor. Olay büyük. Dokuz madencimizi göz göre göre akan dağın altına gömdüler. Olayın büyüklüğünün boyutları çok farklı. Bir çevre felaketi ki üzerinden nasıl kalkacak bu ülke bilmiyoruz. Fırat'a karışan siyanür-sülfürik asit yok, diyorlar.

Hadi inanalım ama görünürde henüz yok diyebiliriz ancak. Sürekli ölçümler ve orta vadede sürekli gözlemler bunu söyleyecek bize. Ama yeraltı sularına sızmayı hele yağmur mevsiminde ne engelleyebilir

KÖYLÜLERİ SATIN ALMA KÂĞIDI

Utanmaz AnaGold patronu, daha işin başında olabilecekleri görmüş gibi, yüz otuzar bin lira köylülere vermiş, (bugünün parası ile 3 milyona yakın) dahası bir kısmını ABD'ye gezilere götürmüş, ikna etmiş ve sonra da bir kâğıt (veya senet) imzalatmış. Olabilecekler konusunda şirket aleyhine hiçbir açıklama yapamazsın, hak iddia edemezsin, dava açamazsın.

Yani bugün yaşattığı felaket için köylülerin elini kolunu bağlamış. Topraklarını bir bir satın almış.

Avukatlar iş başına! İlk iş bu belgenin geçersizliğini, içerdiği kötü niyeti mahkemeye taşımak ve belgeyi iptal ettirmek ve geçersizliğini ilan etmek. Köylüleri bağlayan alçak dayatmayı yırtıp atmak ve yöre halkını özgürleştirmek. Ki yöre halkı çeşitli bireysel veya toplu davalar açabilsinler.

Ayrıca anlaşmalı sözleşmeli ÇED raporu yazanlar hakkında davalar açılmalı. Bunun en somut örneği yaşadığımız felaket. Raporu yazanlardan birini Anagold Madencilik yönetimine transfer etmişler. Şirket mi şahıslar mı, raporlarının hesabını vermeli.

MİLYARLIK DAVALAR

Çevre felaketinin tüm etkileri şirkete rücu etmeli.

Dokuz madenci için en az birer milyar liralık tazminat davaları açılmalı. Bu çokuluslu şirkettir ve ABD veya Kanada da yüz milyonlarca dolar ödemek zorunda kalırdı.

Şimdi bizim ülkede de bir ilk yaşanmalı, mahkemeler savcılar cesur olmalı, burada bizlerin yaşamlarının Amerikalının Kanadalının hayatından daha ucuz olmadığını göstermeliler. Mahkemeler bizi mi savunacaklar yoksa Kanadalı şirketin çıkarlarını mı, bu davalar bunu da ortaya koyar.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alpaslan Bayraktar, 400 bin kamyon akan toprağı ancak taşır, dedi.

Bunun tüm maliyeti şirkete fatura edilmeli.

Şüphesiz seferber edilen tüm insan gücünün maliyeti de ve henüz görünmeyen masraflar da. Bakan şirketin çevre iznini iptal etmiş. Bu bir adım. Bu felaketi önleyecek önlemleri almadığı için şirket tamamıyla suçlu. Şirkete izinler verilirken olabilecek felaketleri Türkiye Cumhuriyeti üstlenecek diye bir madde mi var