İçeriden ve dışarıdan gözlemler

Kokteyl gibi bir şeymiş, yani birden fazla virüsün varyantı.

Ya da birkaç virüsün alt varyantı.

Artık neyse ne ama acı gerçek:

Herkes bir şekilde nasibini alıyor galiba.

Alanlardan biriyim.

Dolayısıyla diğer almış olanlarla hastalık muhabbeti yapmaya bayılıyorum.

"Ya senin de mi geçmedi öksürük" diye hayıflanmalar, "Dayanamadım serum aldım" demeler...

Ama gördüğüm o ki, "kolay geçmiyor".

Herkes "Bitermiş gibi oluyor, sonra yeniden başlıyor" diyor.

Gözlemler ortak.

Ama birkaç günlük mecburi kanepe istirahati bana yetti de arttı bile.

Kanepemi EYT'den emekli etmeyi düşünüyorum.

Bıktım kendisinden.

Gitsin hayatını yaşasın...

DIŞARIDA...

Büyük bir iştahla kendimi sokağa atıyorum tabii.

Sanki çok şahane bir şey varmış gibi dışarıda.

Mecburi kanepede en azından dizilerin dünyasını seçebiliyorsun.

Oysa dışarıdaki dünya hep aynı seyirde, hep aynı sezonda.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Neyse, mekândaki masaya kuruluyorum.

Gelen geçene sadece selam veriyorum, yanak yanağa öpüşmeme lüksümü kullanıyorum, tatlı tatlı "Salgından nasibini alanlardanım"diyerek ve sonrasında artık hep kısaltmasını kullanarak "SNA'ydım".

Zaten bunu duyan iki metre uzaklaşıyor.

Neden daha önce aklıma gelmemiş ki

DIŞARIDAKİLER...

Dışarıya dair ilk gözlem:

Kimse yılbaşı gecesinde eğlenmemiş galiba.

Akın akın insan geliyor, bitmiyor.

30'luklar, 40'lıklar yemek saatinde geliyor, erkenden.

Sonra 20'likler gelmeye başlıyor. Çünkü bir DJ varmış, onu dinlemeye geliyorlarmış.

DJ bahane tabii, 20'likler toplu halde gezmeye bayılıyor.

Süslenmeye de: Hepsinin üzerinde marka kıyafetler. Dior'dan Louis Vuitton'dan başım dönüyor. 30'larındaki beyaz yakalı arkadaşım onları görünce isyan ediyor: "Bu ne abi ya!"

O sırada bir oyuncu masamıza oturuyor.

Daha doğrusu oyuncu olduğunu arkadaşım bana söylüyor.