Zaman, savaş ve insan

Nasıl bir dünyada, nasıl bir toplumda yaşıyoruz sorusunun yanıtı, insanın kendini nasıl var edebileceğini, varlığıyla yaşamın gidişini nasıl etkileyebileceğini de gösterir.

Yaşamın güzelleştirilmesi için çaba harcayan insan, bunca zaman sonra hâlâ savaşların, zulmün sürdüğü bir dünyada nasıl vicdanı rahat yaşasın.

Öyleyse vicdanının verdiği görevi gerçekleştirmek için bir uzun koşuya çıkmak zorundadır.

BİR UZUN KOŞUDUR YAŞAM

Bir uzun koşu olan yaşam, uzay ve devinimle maddenin temel varoluş biçimlerinden olan zaman içinde sürmüştür, sürmektedir.

Zaman, insanın içinde olduğu, yarıştığı, onu taşıdığı ve yaşattığı bir süreç olarak varlığını sürdürür.

Tarih, insanın, dün yaşananları bugüne aktardığı değerli bir kültür varlığı olarak bugün yaşananların da yarına aktarılmasında insanın elindeki en önemli olgulardan biridir.

Tarihten, yaşanandan dersler çıkarılması, yaşamdaki yanlışlıkların giderilmesi, doğruların egemen olduğu bir güzel yaşamın yaratılması için bir uzun koşuya çıkmak gerekir.

Bilincimizden bağımsız olarak bizi kuşatan ve var olan her şeyi bir zincirin baklaları gibi birbirine bağlayarak, birbirinin yerine koyarak sonsuzca sürdüren zamanın, insanı tüketmesine izin vermeye kimsenin hakkı yoktur.

İNSANLIĞIN DRAMIDIR GÖRÜLEN

Yunus Emre'nin "Yanan kömür Kızan demir Örse çekiç Vuran biziz" dizeleriyle tanımlanan insanların yaşamı, Karacaoğlan'ın "Sual eylen bizden evvel gelene Kim var imiş biz burada yoğ iken" dizeleriyle birbirine bağlanır.

Yaşam, zamanla birlikte sürüyor ve insanın gelecek zamanlara aktaracakları için bugünün dünyasına bakınca gördüğü tablo, iç açıcı görüntüler sunmuyor.

Acı, sevinç, hüzün, coşkularla bir yaşam süren insanlığın dramıdır tabloda görülen.

Toprağı, dağı, ovası, denizi, ırmağı, gölü, binası, sokağıyla kirlenen bir dünya.

Çöplüğe dönüşmüş bir dünya ve bu çöplüğün içinde yaşayan, insanın duyguları, düşünceleri, düşleri, inançları da kirleniyor.

Her şeyin alınıp satıldığı, değerinin parayla ölçüldüğü, kültürün, sanatın, aşkın, sevginin her şeyin tüketildiği bir dünyayı görmek, insanın yüreğini burkuyor.

Bunlara eklenen bağnazlık, barbarlık, kan, vahşet, saldırganlık, zorbalık, katliamlar, savaşlar allak bullak ediyor insanı.

20. yüzyıldan miras aldığımız bu yüzyıla bakınca gördüğümüz bu kirlenme, tüketilme ve savaş görüntüleri, insanın aşması gereken zorlukların ne denli büyük olduğunu gösteriyor.