Yaşamın vazgeçilmezi olduğunun küresel salgınla bir kez daha kanıtlandığı günlerde edebiyatımızdaki doktorları düşündüm: Abdullah Cevdet, Rıza Tevfik, Cenap Şahabettin, F. Celalettin, C. Atuf Kansu, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Orhan Asena, H. İbrahim Bahar, Engin Geçtan, Behçet Aysan... Erdal Atabek, kitaplarına eklediği Tehlikeli Cesaret'le ve Cumhuri
Hasan Hüseyin, burkulan yüreğinden "sokaktayım gece leylâk ve tomurcuk kokuyor yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam haziranda ölmek zor!.." dizeleriyle dökülen "Orhan Kemal'in güzel anısına" armağan ettiği "Haziranda Ölmek Zor" şiirinde Nâzım Hikmet'i selamlar:'KALDI YÜREK SIZISI'"kökü burada yüreğimde yaprakları uzaklarda bir çınar ıslık ça
Efsaneler birbirini doğurur demiştim. 68 aydınlanmasının düşünsel yaratıcılarını düşündüm. Şevket Süreyya Aydemir Kemalizm'in bilgesiydi: Suyu Arayan Adam, Toprak Uyanırsa, Tek Adam, İkinci Adam... TİP Genel Başkanlığı'nda efsaneleşen Mehmet Ali Aybar, bağımsızlığın, demokrasinin, sosyalizmin özgün, yorulmaz maratoncusu olan bir bilim adamı ve huku
"Her şey önceden düşünülmüş ve belirlenmiştir" diyen bağnazlığa karşı, "Öyleyse insanın düşünme yeteneği vardır" derken bilgi ve teknoloji toplumunun baş döndürücü hızını ama kitle iletişim teknolojisinin insani olanı aynı hızla tükettiğini de görüyoruz.Medya devi, görselliğiyle ve sihirli dünyasıyla tutsak alıyor insanlığı.Çığlıklarla ilan edilen
Büyük Oğul Efsanesi'ni yazarken, Tonguç Baba'nın daha yaşarken efsane olduğunu düşünmüştüm.Yaşarken efsane olmak, insan olmayı başarmış, başkalarına insan olabilmenin yolunu yordamını öğretmeye kendini adamış olanlara doğanın ve toplumun en büyük armağanı. İnsan olma arayışının doruğa varışı.BÜYÜK İNSANLARTürkiye'nin aydınlanmasına, özgürleşmesine,
Düşünme hakkının engellenmesi insanın yaşamını anlamsız kılar.Bu hakkı yadsıyan, önlemek isteyen bağnazlığın egemen olmasına karşı durmak, insan olmanın sorumluluğudur.Düşüncenin özgürlüğü, düşünmeyi bilen insanların sorunudur. Düşünceyi, düşüncenin özgür olmasını sorun edinenlerin, yaşadıkları toplumdaki tüm insanların aynı sorumluluğu duymaları i
Kültürümüzün temeli olan dilimiz, düzenin yozlaştırmak istediği değerlerimizin başındadır.Medyanın ve aydın bellediklerinin yanlış yönlendirmesiyle tutsak edilen insanlar, yukardan aşağıya pompalanan "yeni dünya düzeni"nin "yükselen değerleri"yle ya da yaşamın her alanında diriltilmeye çalışılan Osmanlıcayla kucaklaştırılıyor.Türkçenin küçümsenerek
Bilgisizliğin yenilmesi, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kimlikli bir gençliğin yaratılması, çağdaş bilimsel eğitim yöntemlerinin uygulanmasıyla olabilecekti. Tonguç, "Okuldaki eğitimin amacı çocukları sanatçı olarak yetiştirmek değil insan olarak eğitmektir. Okulun sanat adına çocuğa vereceği en önemli şey, duyu organlarını kullanmasını ve izle
Omurgası düşünsel birikimimizdir.Değişen dünyayı izleyerek birikimi yeni düşünlerle zenginleştirir. Bu birikimle oluşturduğu kimliğine yeteneğini, umudunu, düşlerini katar, sanatla yücelterek var eder kendini.45 kitabıyla, kürsülerde bilgisine kattığı sevgisiyle bir bütündür.Örnek alınası bir çalışkanlığın parmakla gösterilecek bir simgesidir Ahmet
Her şeyi kirletip çürüten günümüz emperyalist imparatorluğun düşlediği düzen, kültüre, sanata, edebiyata dayatmalarını tarih bilincine de yöneltiyor. Bu yönelim, sanal, çarpıtılmış, yaşamdan koparılmış bir tarih anlayışının çeşitli yöntemlerle zihinlerde yer etmesini amaçlıyor. Küreselleşme kültürü, amaçladığı mistik dünyayı gerçekleştirmek için ta
© 2016