'Eskimeyen eski'

"Bütün iş, tarihte olanı, tarihte olduğunu bilerek değerlendirmekti, duygularımızın, isteklerimizin etkisinde kalarak değil. Eski, gerçekte hiç eskimiyor."Melih Cevdet Anday, bu cümleleri Şükran Kurdakul'un Namık Kemal adlı kitabı üzerine yazdığı "Eskimeyen Eski" başlıklı yazısında söylüyor (Cumhuriyet, 11 Mart 1977).KENDİ TARİHİ İÇİNDE DEĞERLENDİRMEKNamık Kemal incelenirken onun uluslaşma sürecinin ilk döneminde yetişmiş bir düşünür olduğunun unutulmaması gerektiğini Kurdakul'un başardığını söyleyen Anday yazısını şöyle temellendiriyor: "Olumlu olumsuz yorumlarla bildiğimiz, bildiğimizi sandığımız, artık meraka değer bulmadığımız, kafamızdaki defterini kapadığımız nice kişi, nice olay vardır ki, bir gün yeni baştan üzerine eğilmek durumunda kalınca, bilgilerimizin eksikliğine, kanılarımızın temelsizliğine şaşarız... Bir konu, her zaman yeni baştan incelenmeye hazır, bizi beklemektedir. Gerçekte bilgisizliktir bunun nedeni, iyice bellemeden kimi konuyu bildiğimizi sanmaktan gelen bir güvendir. Kişi belli bir konuya karşı bir kez bu duyguya kapıldı mı, artık onu kendine büsbütün kapamış sayılır."SÖYLEMİ SEVGİYLE BENİMSEMEKKurdakul "eskimeyen eski" kavramını öylesine benimsiyor ki yıllar sonra şöyle yazıyor:"Klasiklerimizi anarken onların yapıtlarındaki yaşayan damarların zamana yenilmediğini anlatmak için benimsediğim iki sözcük var: Eskimeyen eski. Öyle sanıyorum ki eskimeyen eski olarak nitelediğimiz yapıtlar ve tarihsel olgular geçmişe değil geleceğe götürüyorUygarlık bilinci önce bireyseldir. Sonra toplumsal. Bizde yaşarlık kazandıkça toplumsal olan niteliğine dönüşür. Gizilgücünde eskimeyen eskiyle yeninin birlikteliğiEskimeyen eskiyi değerlendirmek geçmişe dönüş sayılmamalıEskimeyen eskinin üstüne hoyratça toprak atılan yerde uygarlık bilincimizin bir dalı var tutunacak: Toplumsal belleğimiz. 'Nesli tükenmemiş' aydınlarla bilim adamlarının kurumlaşma çabalarında somutlanan umar dalı bu." (Cumhuriyet, 13 Mart 1995)ESKİ'DEN YENİ'YEKurdakul, düşüncesini daha eskilere götürerek Tanpınar'dan örnekliyor:"Ahmet Hamdi Tanpınar kuşağı için kentler, insanların 'kendi ruh haletlerine göre seçtikleri mazi hatıralarının, hasretlerinin aydınlığıdır'. Bu aydınlığı korumaya çabalayanlar için yapı, sokak, semt birlikteliği. Birliktelik dağıldı mı, kalan çeşme, korunan türbe alışılmış eşyalar gibi soyutlanır gider. Eskimeyen